Mehmet Acet: İsrail'in pervasızlığının arkasındaki gerekçe

Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşe yazısında İsrail medyasının MİT Başkanı Hakan Fidan'ı hedef almasının arkasında yatan gerçekleri yazdı. Yahudi lobisinin iş başında olduğuna vurgu yapan Acet, İsrail'in MİT'in faaliyetlerinden rahatsız olduğunu belirterek, "Bu pervasızlığın arkasındaki gerekçeler bunlar" ifadelerini kullandı.

30 Ocak 2020 Perşembe 09:40
Mehmet Acet: İsrail'in pervasızlığının arkasındaki gerekçe

Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşe yazısında İsrail medyasının MİT Başkanı Hakan Fidan'ı hedef almasının arkasında yatan gerçekleri yazdı. Acet'in yazısı şöyle:

Malum, İsrail’de aşırı sağ eğilimli Makor Rishon gazetesi, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ı hedef gösteren bir makale yayınladı.

Pervasızlıkta sınır tanımayan bu gazetenin bir başka özelliği de Başbakan Netanyahu’ya yakın bir çizgide hareket ediyor olması.

Yayınlanan haber, MİT Başkanı Fidan’ı, Bağdat havaalanında öldürülen Kasım Süleymani ile karşılaştırıp resmen hedef gösteriyor.

Şu ifadelere bir bakar mısınız?

"Şimdi Kasım Süleymani, yerin üç arşın altında yattığına göre, onun ikizi olan Türk İstihbarat Servisi (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın komplolarına odaklanma zamanı geldi."

Afrika gezisi sırasında kendisine eşlik eden gazetecilerin konuyla ilgili sorularına muhatap olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, habere hem tepki gösterdi, hem de Hakan Fidan’a sahip çıkan sözler sarf etti.

Şöyle dedi Erdoğan:

“Eğer biz İsrail medyasına göre hareket belirleyeceksek vay halimize. İsrail medyası da istihbarat başkanımız için -imalı vurgu ile- böyle şeyler yazıyorsa doğru istikametteyiz. Hayırlı olsun!”

İsrail ya da ABD’deki Yahudi lobisi kaynaklı, aynı amaç doğrultusunda doğrudan MİT Başkanı’nı hedef alan haber ve yorumlar daha önce de çıkmıştı.

2013’te ABD’de yayınlanan Jewish Press isimli bir haftalık gazete, bu türden pervasızlığı daha da öteye taşıyarak, ancak bir terör örgütü mensubu ya da liderinin kullanabileceği  ifadelere yer vermişti.

Bitmedi…

Bir ara İsrail’de Savunma Bakanlığı yapan Ehud Barak, yaptığı açıklamada, yine Hakan Fidan’ı doğrudan hedefe koyan ifadeler kullanmıştı.

2013’ün sonbaharında ise, ABD basınında ‘dar alanda paslaşmalarla’ ortaya çıktığı besbelli olan aynı minvalde yeni bir karalama kampanyası karşımıza çıkmıştı.

Wall Street Journal ve Washington Post gazetelerinde Yahudi lobisiyle ilişkileri bilinen isimlerin kaleme aldığı makalelerde hedef, doğrudan yine Türk istihbaratı ve Hakan Fidan olmuştu.

Peki, bu haberlerin, köşe yazılarının adrese teslim karalama kampanyalarının sebebi neydi?

Aradan yıllar geçtikten sonra, yeniden güncellenen bu tehdit dilinin arkasında neler olabilir?

Birinci sebep, Mayıs 2020’da görevi başında 10’uncu yılını geride bırakacak olan Hakan Fidan’ın Tel Aviv’in arzu ettiği ‘sınırlar’ içerisinde hareket etmiyor oluşu.

Mesele, Türk istihbaratına ve başındaki isme nüfuz edememenin ortaya çıkardığı rahatsızlığın saldırganca bir dile çevrilmesi meselesi.

İşin bir yönünde böyle bir gerçek var.

Diğer yönünde ise, MİT’in ‘sınır aşan’ faaliyetlerinin ürettiği rahatsızlık bulunuyor.

Hakan Fidan, yürütmekte olduğu işin doğası gereği, kamuoyuna açık bir faaliyet yürütmüyor.

Ancak, sözlerinin/tezlerinin/eylemlerinin gücünün, ilgi alanına giren coğrafyalarda Türkiye lehine ciddi bir etkinlik sağladığı biliniyor.

Yani, muhatapları tarafından dediklerine kulak verilen bir isim Hakan Fidan.

İsrail’i rahatsız eden bir başka konu, MİT’in yine Hakan Fidan döneminde diplomasinin ‘arka kanallarını’ güçlü şekilde kullanır hale gelmesi, sahadaki etkinliğinin artması olsa gerek.

Kasım Süleymani, kırıp dökerek, İran’ın yayılmacı politikalarının arkasını katliamlarla besleyerek yöneten bir isimdi.

Bu yöntemin, İsrail’in Ortadoğu coğrafyasına dönük yaklaşımıyla ters düştüğünü söylemek mümkün değil.

Çünkü mezhep savaşları, yıkımlar, devlet otoritesinin kaybolması, en fazla Tel Aviv’in işine geliyor.

Böyle bir karşılaştırma üzerinden Kasım Süleymani ile Hakan Fidan’ı yan yana getirmekse, ne sağlıklı bir analiz sonucu olabilir, ne de iyi niyetli bir yaklaşım.

Türkiye’nin sınırlar ötesinde karşılık bulan Soft Power/Yumuşak Gücü’nün etkili bir istihbarat mekanizmasıyla pekişmesi demek, doğal bir sonuç olarak İsrail’in bu durumdan rahatsız olması anlamına geliyor.

Bu pervasızlığın arkasındaki gerekçeler bunlar.

Türkiye’nin dış politikasının ve bu politikanın arkasını dolduran istihbarat politikasının ‘bağımsız’ bir renge bürünmesinin ‘çıktıları’ bunlar.

Emperyalizm denilen şey, tam da böyle bir tutuma karşılık gelmiyor mu?

Peki ya, emperyalizm deyince mangalda kül bırakmayanların bu türden kampanyalar ortaya çıktığında gömüldükleri derin sessizlik için ne demeli?

KAYNAK: HABER7

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner60

banner64

banner49

banner63