Dinimizin Direği Namaz

Namaz; Hz. Âdem’den itibaren bütün ümmetlerde farklı usullerle varlığı kabul edilen, Kur’an ve sünnette en çok konu edilen bedeni bir ibadet olarak yerini alır. Çok önemli bir ibadet oluşundan dolayı namaz, fıkıh kitaplarının en geniş ve en teferruatlı bölümünü oluşturur. Vaaz ve ahlak kitaplarında namazın önemine dair, büyük vurgular vardır.

Belirli vakitlerde,belirli şartlarda okunan, belirli zikirlerlerden ve yerine getirilen özel rükünlerden ibaret bir ibadettir.

İslam’da namaz; İslam dininin en temel ibadetlerinden biridir. İmanın amelî tezahürü olan bu ibadet, hem bireysel hem toplumsal anlamda Müslümanın hayatını şekillendirir. Bu makalede, namazın Kur’an ve sünnet ışığında farz oluşu ve taşıdığı faziletler delillerle birlikte ele alınacaktır.

1-Namazın Farziyeti

Kuran-ı Kerim’de Namazın Emredilişi

Kur’an’da birçok ayet, namazın Allah tarafından kesin olarak emredildiğini ortaya koyar:

-“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte rükû edin.”(Bakara 2/43)

-“Namaz, müminlere vakitli olarak farz kılınmıştır.”(Nisâ 4/103)

Bu ayetler, namazın gelişi güzel değil, belirli vakitlerde Efendimizin bize kıldığı ve gösterdiği gibi, düzenli kılınması gereken bir ibadet olduğunu ortaya koyar.

2. Sünnette Namazın Yeri:

Peygamber Efendimiz (s.a.v), namazın dinin direği olduğunu açıkça ifade etmiştir:

“İslam beş temel üzerine kurulmuştur... namaz kılmak...”(Buhârî, İman 1)

- “Namaz dinin direğidir; kim onu kılarsa dini ayakta tutmuş olur.”(Beyhakî, Şuabü’l-İman, 3/29)

-Kıyamet gününde) kulun ilk önce hesaba çekileceği şey, namazdır...”

-“Büyük günah işlenmedikçe beş vakit namaz ve iki cuma, aralarındaki günahlara kefarettir.” (Tirmizi)

“En kötü hırsızlık namazdan çalmadır. Yani rükudan ve secdeden çalandır.(Farz) namazını (bilerek) geçiren kimse, ailesini ve malını kaybetmiş gibidir.” “Kim bir namazı unutursa onu hatırladığında kılsın. Zira onun kefareti ancak budur.”(Ebu Kutadete)

3. İcmâ ve Ulema Görüşleri:

Namaz, bir Müslümanın Allah’a bağlılığının ve teslimiyetinin sembolüdür. Sadece şekli bir ibadet değil, aynı zamanda ruhu besleyen, kötülükten koruyan bir rahmet kapısıdır. Mümin, namazla hayatını düzene sokar, manevî gelişimini sağlar ve ebedi kurtuluşa hazırlanır.

.” Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. “(Ankebüt;29/45)

Müfessirlerin, namazın insanlara farz kılmakla bütün varlıkların arasından insana, büyük bir lütufta bulunarak namazı bir onur ve ikram olarak hediye etmiş böylece, kendine muhatap olarak kabul etmiştir.

müfessirler; namazını hakkıyla kılan insanı, yani eda dan ziyade ikame eden “Allah’ı görüyormuş gibi hisseden kişi, huşu ile namazını ikame eden şüphesiz onun namazı kötülükten ve hayâsızlıktan koruyacağını behemahaldır. Zira efendimiz(as):in, bir soruya verdiği cevap şu şekildeydi: “İhsan, Allah'ı görüyormuşçasına O'na kulluk etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremesen de O seni görmektedir.” (Buhari, İman, 36.)

4-Namaz, Müminin Hayatını Disipline Eder

Günde beş defa kılınan namaz, müminin hayatını disipline etmede büyük rol oynar. Sürekli belli vakitlerde ifa edilmesi, onu ruhen ve bedenen, maddeten ve manen disipline alıştırır. Cemaatle kılınan namazlarda özellikle imama iktida; müminleri askeri bir disipline kavuşturur. İmam "Allah’u Ekber" dediğinde artık, konuşan ve Rabb'e yüksek sesle iltica eden o olur. Müminlere aynı zamanda vekalet etmiş olur. İmamın tekbirleri bir direktif halinde tüm cemaati oturtur-kaldırır. Bu açıdan cemaatte manevî, ruhî, yüksek ve yüce bir disiplin vardır. İdeal bir cemaatin ve inanmış topluluğun ileri derecede disipline olmuş formlarını, ancak günde beş defa kılınan namazda bulmak mümkündür. Şüphesiz bu disiplin her şeyden önce ruhî, fikrî ve manevî bir disiplindir. Diğer bazı disiplinlerin soğukluğu da onda yoktur. Her ibadet hareketi sımsıcak bir duygu ve disiplin verir insana. Ve bu hareket, bütün ömür boyu devam eder. Aynı zamanda sosyal hayatta eşitlik ve kardeşlik ruhunu da tesis eder.

5-Namaz Müminin Miracıdır ve Rabbiyle iletişimdir.

Namaz, insanı hakikî insanlığa götüren nurani bir helezondur.Namaz müminin miracıdır. Namazın hakikatini, bir Müslüman'ın hayatındaki yerini, önemini, namaz öncesi konsantrasyonu ve nasıl bir mirac olduğunu anlamak için namazın ufkuna, nurani kisvetiyle ikamede kalben ve ruhen “اياك نعبد “ nidasıyla abdın mabüdüna huşu içinde halisane iletişimle, ancak sana ibadet edeceğimi ve ancak senden tüm ihtiyaçlarımı bekliyorum haletiruhiyesiyle terennüme ulaşması durumunda miraç gerçekleşmiştir. Çünkü namazdaki secde, kulun Rabbine en yakın iletişim hadisesidir. O anda kul Rabbinden den istediğini arzuhal eder ve en yakın olduğu andır.Hadisi şerif de;

”Kulun rabbine en yakın olduğu an secdeye varmış olduğu andır; secdede duayı çokça yapın” buyurmuş (Müslim,)

Bu arada namazın en önemli rükünlerinden olan secdede

ayak parmak uçlarının yere değdirilmesinin farz olması sebebiyle secde yaparken vücudun bu kısımları yerden kesilmemeli, en azından bir ayak secde yapılan zeminle temas halinde olmalıdır. Fakihlerin çoğunluğuna göre secdeye varırken sırasıyla dizler, eller ve alnın yere konulması, kalkarken de sırasıyla alın, eller ve dizlerin kaldırılması gerekir. Bu sıranın secdeye giderken eller, dizler ve alın, secdeden kalkarken alın, dizler ve eller şeklinde olması gerektiği görüşü vardır.

İmam Şafiiye göre;” secde de ;alın, 2 el,2 diz ve 2 ayak parmakları olmak üzere vücudun (7)yedi kısmını yere değdirmek şartıyla yapılacağı ,(Müslim, “Ṣalât”, 44; )

Hanefî mezhebinde farz olan alnın ve ayakların, hiç değilse bir ayağın yere “değmesidir. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde yukarıda zikredilen yedi kısmın her birinin, Mâlikî mezhebinde alnın bir bölümünün yere değdirilmesi farzdır. (TDV İslâm Ansiklopedisi’ C:36,S:271-272 )

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “

‎Ben biri alın, alnını gösterirken eliyle burnunu da işaret etti iki el, iki diz, iki ayakuçları olmak üzere yedi kemik üzere secde etmekle emrolundum! Namaz kılarken elbiseyi ve saçları toplamaktan da yasaklandım!”(Nesai)

6–Namazı İhmal Ve Terketmenin Hükmü

Namazını ihmal edenlerin hakkında:

“Yazıklar olsun ki o namaz kılanlara ki,Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar(Maün;4/6)

Namazın akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş her Müslümana farz olduğu konusunda görüş birliği vardır. Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekâlet ve niyabet geçerli değildir. Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar.Çünkü namaz kesin ayet, hadis ve icma delilleriyle sabittir. Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık olur.

Namazı kılmamak dünya ve âhirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: 'Biz namaz kılanlardan değildik.' " (Müddessir, 74/40-43).

"Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tövbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır."(Meryem, 19/59, 60).

7–Cuma Namazı Ve Önemi

İslam'da erkeklere haftada bir kere cemaatle farz kılınmış çok önemli bir ibadettir.Tabir caizse Ummetin dirilişi ve sosyal hayatında olmuş veya olacak olayları ve hadiseleri güncellemek babından,hac farizası Müslümanların yıllık genel kongresi ise, Cüma gününün farizasıda haftalık kongresidir.

“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."

(El-Cumua, 62/9)

Bu ayet, Cuma namazının farz oluşunu açıkça bildirmektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Cuma namazını terk etmekten bazı kimseler vazgeçmezlerse, Allah onların kalplerini mühürler; sonra da gafillerden olurlar."

(Müslim, Cuma, 865)

Bu hadis, cuma namazını terk etmenin kalbi mühürleme gibi ağır sonuçlara yol açabileceğini bildirir.

- Sahabe ve tüm İslam âlimleri, Cuma namazının farz olduğunda ittifak etmişlerdir.

Kimlere Farzdır?

- Akıllı, Ergen ,Erkek, Hür olmak ve

Mukim olanlar (yani seferde olmayanlar)

Önemi:

Peygamberimiz (s.a.v) buyurur:

“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür..."

(Müslim, Cuma, 854)

“Cuma günü Müslümanların bayramı olarak kabul edilir”

Bu bağlamda hayırlı bir günde Allah'a kulluk etmekte birlik ve beraberlik içerisinde hayırlı bir ibadet olan cuma günü, Müslümanların bayramı olarak kabul edilir ki cuma namazı hem bir ibadettir hem de kulun geçmişte işlemiş olduğu günahlara da kefarettir.

Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet de ancak Cuma günü kopacaktır.(Müslim)