"İslam Birliği" mi dediniz?

“İnna lillah ve inna ileyhi raciun”

İslam Birliği” derken neyi kastediyor insanlar, “Dünya Müslümanlarının Birliği”ni mi, “İslam ülkelerinin birliği”ni mi, “İslam Ülkelerindeki Müslümanların birliği”ni mi? Bu belli değil. “İslam Ülkelerin Birliği” ise, o var zaten ve hiçbir işe de yaramıyor. Azerbaycan, Mısır, Suudi Arabistan bir araya gelse ne yazar gelmese ne yazar. Bir de D8’imiz var. Endonezya, Malezya, Bangladeş, Pakistan, İran, Türkiye, Mısır, Nijerya’nın toplam nüfusu, son katılan Azerbaycan’la birlikte 1.28 Milyar kişi, bunlar bir araya gelip karar alabilir mi? Hiç sanmam.. 2 Milyar Müslüman’dan söz ediyoruz da, Bunun 250 Milyon’u Hindistan’da. AB ülkelerinde ve Çin’de 25’erden 50 milyon Müslüman yaşıyor. Rusya’daki Müslüman sayısı 30 Milyon civarında, Büyük Britanya'da 7 Milyon tahmin ediliyor. Bu grupta 337 milyon Müslüman yaşıyor. 1.7 Milyar’ı, D8+Hindistan ve Avrupa grubunda yaşıyor.

İslam İşbirliği Teşkilatı'na (İİT) bugün 57 ülke üyedir. Ayrıca, 5 ülke (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Bosna-Hersek, Orta Afrika Cumhuriyeti, Rusya, Tayland) gözlemci olarak katılıyor. Örgütün toplam nüfusu 2,04 milyar kişidir. Nüfus olarak en büyük 5 ülke şöyle: Endonezya:241,5 milyon Müslüman (dünya Müslüman nüfusunun %13'ü), Pakistan:225,6 milyon Müslüman. Hindistan: 211,16 milyon Müslüman (Müslümanlar azınlıkta), Bangladeş: 153,7 milyon Müslüman, Nijerya:99 milyon Müslüman. İİT’nin en küçük 5 ülkesi: Maldivler:0,5 milyon Müslüman (nüfusun %100'ü Müslüman). Brunei: 0,4 milyon Müslüman (nüfusun %67'si Müslüman), Komorlar:0,8 milyon Müslüman (nüfusun %98'i Müslüman), Cibuti:1,0 milyon Müslüman (nüfusun %94'ü Müslüman), Katar:1,6 milyon (nüfusun %77'si Müslüman). Bu ülkelerdeki toplam Müslüman nüfusu 4,5 milyon.

Türkiye de Müslüman nüfusu oran olarak resmi kaynaklarda ve genel kabule göre %98-99’dur. Ama mesela Türkiye’de düzenli olarak 5 vakit namaz kılanların oranı %20 ile %40 arasında gösterilmektedir.. Mesela Kadir Has Üni.’nin “Türkiye Eğilimleri 2021 Araştırması”na göre Beş vakit namaz kılanların oranı %21’dir. Diyanetin 2014 “Türkiye’de Dini Hayat Araştırması”na göre Düzenli 5 vakit namaz kılanların oranı %42,5’dir. Herhalde %98-99 Müslüman oranı hesaplanırken, Müslüman Ateistler, Müslüman Komunist’ler, Müslüman Feminist’ler, Müslüman Agnostik’ler, Müslüman Deist’ler, Müslüman Şamanist’ler de bu hesaba dahil edilmiş olsa gerek(!) Bazı Müslüman ülkelerde de ciddi miktarda gayrimüslim azınlıklar bulunmaktadır. Mesela Endonezya'da Yaklaşık %10-15 Hristiyan, Hindu ve diğer dinlere mensup gayrimüslim sayısı yaklaşık 40 milyona ulaşabilmektedir. Şunu da hesaba katmak gerek, “Müslüman'ım” diyenlerin kaçta kaçı gerçekten Müslüman.. Bir de Müslüman gözüken gayrimüslimler de var, Sabataylar, Pakradunlar gibi. Ayrıca pratik hayatında İslam’la hiçbir bağı bulunmayan, “Amentü”den bile habersiz çok sayıda kişi var, sorulduğunda Müslüman olduğunu söyleyen. Tek başına namaz bu konuda yeterli mi, Sisi’nin de karısının başı örtülü, o da namaz kılıyor. Bir de bizim, genelev açarken, kurban kesip, tekbir getiren “İronik Müslümanlarımız” var, biliyorsunuz!? Toplumsal cinsiyetçi, Human 2 tipi, “Gender” diye tanımlanan BİREY’lerimizi ne yapacağız bu arada? Onun için bu anlamda bizim yeniden Müslüman olmamız gerekiyor. Yoksa Vehhabi, Şii, Sünni’leri, Sufileri bir araya getirirseniz birbirlerini yerler.. Bizim “iman, ihlas, uhuvved” diye yola çıkan Risale-i Nur talebeleri bile kaç parçaya bölündüler, ortada. Müslüman Türklerle, Müslüman Kürdlerle aramızdaki ihtilafları Müslümanca çözemiyoruz? Allah’ın dini yeri göğü, ölümü ve hayatı açıklar, ama bizim yaşadığımız din, aile içi ihtilafları bile çözemiyor.

Bu ülkede hergün uyuşturucu operasyonu yapılıyor ama gerçek şu ki, uyuşturucuya ulaşmak, şekere ulaşmaktan daha kolay. Fuhuş, şehrin arka sokaklarında değil, her sokakta, aynı apartmanda, ya da uzak bir yerde değil, komşunuzda. Başörtüsün mücadelesinden bugünlere geldik. Başın örtüsü ile uğraşırken, için kaybetmişiz. Malımızı koruyalım derken birileri aklımızı ve imanımızı çalmış haberimiz yok.

Türkiye olarak biz Afrika’da Libya’ya, Somali’ye, Sudan’a gittik, 3’ü de 3’e bölündü.. İslam ülkeleri’ne giderken BOP şapkası takıyoruz başımıza.. Afganistan’a, Bosna’ya, Somali’ye AbD ile beraber gitmedik mi? Sahi D8’e, aramızda İsrail’in en yakın müttefiki olan Azerbaycan’ı niçin soktunuz ki! Bu yapı İslam’la ilgili bir yapı ise, neden kimse Hılf-ul Fudul’dan, Müslümanların evrensel sorumluluğundan, Medine sözleşmesinden, Veda Haccı Hutbesi’nden, Hz. Ömer beyannamesi’nden, Arz-ı Mev-ud’dan söz etmiyor. Neden TeoPolitik bir dilleri yok. Siz İslam’ın evrensel mesajını hangi kavram ve kurumlarla insanlığa sunacaksınız, Asrın idrakine bunu sunarken alamet-i farikanız, ayırt edici özelliğiniz ne olacak? Sahi, Gidip elin gavuru ile “Stratejik ortak”, “dost”, “müttefik”, devamı olduğumuz Osmanlı’nın “Milletler Topluluğuna üye ülkeleri”, ekonomik, sosyal, politik anlamda dönüştürmek için AbD, İngiltere ile BİRLİK olmaktan öte, BOP’ta “eş başkan” olarak, bu ülkelerin sınır, rejim ve iktidar yapılarını dönüştürmek için yola çıkmadık mı? Allah koruda, kurtulduk, neredeyse Kushner/Dahlan Senaryosu sonucu kurulacak kukla Filistin devletinin garantörü olacaktık. Buyurun “Dostumuz ABD!” Ve biz bugün toplumsal hafızada bir HAÇLI ASAKERİ İTTİFAKI olarak görülen NATO üyesi TEK İSLAM ÜLKESİ olarak bu suçların ve suçluların suç ortağı olmuş olmuyor muyuz?!

ABD’nin 1945’den 2019’a saldırdığı ülkeler listesi

Bugün Hicri aylardan 16 Zilhicce 1446'dır. Yani HARAM AYLAR'dayız. Ne İslam Konferansı, ne de bir İslam ülkesinin Diyanet Başkanı, Dışişleri Bakanı, Savunma bakanı bunu dile getirmiyor. Bu Ayla ilgili hüküm kişileri de Müslüman olduğunu söyleyen herkesi , devletleri de bağlar. Haram ayda kişisel, örgütsel ve devlet olarak hertürlü silahlı saldırı haramdır. Savaş da , operasyon da yapılamaz. Eğer bir Müslüman ülke ya da kişi saldırıya uğrarsa, ona misli ile cevab verilir. O ve onunla birlikte olanlara karşı bulundukları her yerde ve bütün Müslümanlar topyekun saldırıya geçer. Karşı taraf yok edilene ya da teslim olana kadar operasyon sürer. Müslüman taraf bu sonuca kadar çatışmayı durdurmayı teklif etmez. Haksız bir şekilde saldırıda bulunan taraf teslim olur, silah bırakır, ya da içlerinden eman dileyenler olursa, onlara karşı çatışma sonlandırılır. Çatışmadan sulh yoluyla, hakemler üzerinden sorunu çözmek her zaman daha iyidir. İslam’da 4 ay, bize saldırı olmadığı sürece saldıran taraf olmayacağız. İslam ülkelerinden beklenen taraflara silah bırakma çağrısı değil, saldırıya uğrayan tarafa, amasız, fakatsız yardım etmektir. Görevimiz Adil Şahidler olmaktır. Görevimiz haksızlıklar karşısında susmamaktır. Görevimiz, bir kavme olan düşmanlığımızın bile, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesidir. Gelin yeniden iman edelim. Ve her işimizi Allah’a (cc) götürelim. Müslüman olmak ALLAHLA BARIŞmaktır. Değilse insan Allah’la savaştadır. La Galibe İlallah!

Başınıza tayin edilen kişi, başı kuru üzüm gibi olan Habeşli bir köle de olsa, dinleyin ve itaat edin!” (Buhari,Ahkâm,4;Ezan,54,56) bir peygamberimiz var, ama biz bizim liderimiz, devletimiz, ırkımızdan , mezhebimizden, Şeyhimizin onayı olmayan birini zor kabul ederiz. Hadis, Müslümanların kendi seçtikleri, hesab sordukları, hesab veren, ehliyet ve liyakat sahibi olmasının yanında istişare ederek (alimlere danışarak), verilecek karardan yarar ya da zarar görmesi muhtemel herkesin görüşünü almak üzere müşavere eden (halkın şikayet ve taleplerini alarak yöneten) yöneticilerine itaat etmesinin önemini vurgular. Ve ancak bu itaat, yöneticinin Allah’ın kitabı (Kur’an) ve İslam’a uygun hareket etmesi şartına bağlıdır. Emir seçilirken, meşruiyet için ehliyet, liyakat ve vekalet esas alınır, ırk, renk, soy veya sosyal statü değil.. Bu, İslam’ın ırkçılığı reddettiğini gösterir. Reddedilen sadece ırkçılık değil, İslam’a göre esas olan “ehl-i hal vel akd”dir. Onun dışında her türlü ayrımcılığı reddeder.

Şunu itiraf edelim, bir cahillerden ve zalimlerden olduk. Siyaset adamı, bürokrat, akademisyen ya da iş adamı, bir çok kişi, yaptığı iş ile ilgili olarak Allah’ın hükmü’nden habersizdir. İman ettim dediği kitabın manasını bir kez olsun anlayarak okumuş da değildir. Bir çok kişi “Amentü” konusunda bile kamil bir imana sahip değildir. En çok yaptıklarını zannettikleri duanın mahiyetinden dahi gafildirler. Bir çok kişi, mesela Rızık, Ecel ve Kader konusunda akıl karışıklığı içindedir.

Evet, şunu kabul edelim, başımıza gelen felaketlerin asıl sebebi, düşmanın hilesi ve gücü değil, bizim akli, imani ve ahlaki zaaflarımızla ilgili. Para ve güç eksikliğinden çok, manevi açlığımız, dünyevi ihtiraslarımız, nefsi heva ve heveslerimizle ilgilidir. Allah (cc) bu zaaflarımızdan vazgeçmediğimiz, tövbe etmediğimiz için o zalimleri başımıza musallat etti ki, bizim aklımızı başımıza getirsin, değilse onların eli ile bizi cezalandırsın ve yine onları, onları destekleyenleri ve onlar karşısında sesiz kalanları bu dünyada rezil etsin, zelil etsin, öbür dünyada da gazabı ile onları cezalandırsın diye bu işler böyle oluyor. Her şey Allah’ın iradesi içindedir. Biz günahlarımızdan tövbe eder ve Allah’ın ipine tutunursak Allah yardım eder ve o zaman kurtuluşa erenlerden oluruz. Bu konuda Allah yeter. Onların servetlerinin, silahlarının sayı olarak güçlü gözükmelerinin Allah (cc) indinde değeri yoktur.

Bugünün, aslında insan hayatının tek anlamı var, imtihan oluyoruz. Olan herşey, hayır da olsa şer de, Allah’ın (cc) iradesi içindedir. Ve bazen bize şer gibi gelen şeyde de Allah (cc) hayır murat etmiş de olabilir. Ya da bize hayır gibi gelen şeyde şer de olabilir. Bizim bugünkü gafletimizin ve zaaflarımızın asıl sebebi belki de hayır zannettiğimiz iktidar, güç ve servetin şer’e dönüşmesindendir.

Bu ahali, teb’a ve reaya topluluğu ile bir yere varamayız. Bu ırkçılık, bu mezhepçilik, bu Şeyh ve liderlerini İdol, İlah ve Rab edinenlerle, bu ahlaksızlık, bu cahillikle, bu tembellik ve bu korkaklıkla bir yere gidemeyiz. O zaman önce bu hastalıklardan kurtulalım ve yeniden iman edelim. Dinimizi, Allah’a, Resulü’ne ve kitab’a has kılalım. Eğer Aklınız ve imanınız, güç, iktidar ve servetinize yön vermiyorsa, bu ikram değil, gazab vesilesidir. Aynı şeyin rahmet vesilesi olması için, akıl ve imanınızın sahip olduğunuz servet, güç ve iktidardan önde olması gerekir. Selam ve dua ile.