Söz konusu çağrıda Gül, “AİHM kararlarının uygulanması Türkiye’nin itibarını güçlendirir” ifadesini kullandı. Gazze de yaşanan insan hakları ihlalleri nedense sözde medeni ülkelerin itibarları umurlarında bile değil. Şayet sözde hain darbe girişimi gerçekleşseydi Türkiye de Suriye'nin yaşadığı akıbeti yaşayacaktı. Güçsüz bir Türkiye etkisiz bir Türkiye batının işlene gelecekti.
Aklı selim kişiler, bu açıklamaların Türkiye’nin bağımsız yargı sistemine dış müdahale niteliği taşıyabileceğini belirtiyor. Uzmanlara göre, AİHM kararları elbette dikkate alınmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti yargısı kendi iç hukuk düzeni içinde bağımsız karar verme yetkisine sahiptir.
Siyaset bilimi uzmanları, bu tür çağrıların sadece “insan hakları” görünümü altında yapılmadığını, aynı zamanda Türkiye’nin egemenlik alanı üzerinde dış baskı oluşturma girişimlerine zemin hazırladığını vurguluyor. Özellikle son yıllarda Avrupa merkezli çevrelerin Türkiye’nin iç yargı süreçlerine yönelik yönlendirme çabaları, Ankara tarafından egemenlik ihlali olarak görülüyor.
Kavala’nın durumu üzerinden oluşturulmaya çalışılan uluslararası baskı mekanizmasının, Türkiye’nin yargı reformlarını ve bağımsızlık ilkesini hedef aldığı değerlendiriliyor. Hükümet kaynakları, Türkiye’de yargı süreçlerinin anayasaya ve mevcut kanunlara uygun şekilde işlediğini, hiçbir kişinin veya grubun bu süreçlerin üzerinde olamayacağını vurguluyor.
Türkiye’nin hukuk sistemine saygı gösterilmesi gerektiğini belirten yetkililer, “Hiç kimse Türkiye üzerinde sinsi planlar yaparak, yargı süreçlerini yönlendirme hakkına sahip değildir. Egemenlik, milletin iradesindedir ve Türk yargısı yalnızca anayasadan aldığı yetkiyle hareket eder” açıklamasında bulundu.
Osman Kavala davası sadece bir bireysel özgürlük meselesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin hukuk sistemine dış müdahale girişimlerine karşı verdiği bir egemenlik sınavı niteliği taşıyor.
Kaynaklar:
Reuters, DW Türkçe, Anadolu Ajansı, BBC Türkçe, Politico, Le Monde
Florya Gazetesi Haber Merkezi