Yaklaşık 6 aydan beridir gündemin birinci maddesi olan yerel seçimler nihayet tamamlandı.
Netice herkesin malumu…
AK Partinin yaşadığı hezimetin nedenlerine geçmeden önce şu tespitleri yapmak sanırım meselenin anlaşılması için elzem…
Türkiye, birkaç yıldan beridir yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı kıskacında zorlu bir süreç yaşıyordu.
Pandemiyle başlayan, Rusya-Ukrayna savaşıyla devam eden küresel ölçekteki sıkıntının Türkiye’deki izdüşümüne bir de asrın felaketi eklendi ve sorunlar had safhaya ulaştı.
Açık söylemek gerekirse böyle bir sonuç 2023 seçimlerinde de söz konusu olabilirdi lakin bu halkın Tayyip Erdoğan’a olan vefası, mevcut sorunu bir seçim sonrasına ötelemekle neticelendi.
Tam bu noktada bu meseleye dair ayrıntılı bir parantez açalım dilerseniz.
Mevcut sonucu, bütünüyle ekonomik sıkıntıya bağlayan yaklaşımların aslında ne denli yanıldığını da gösteriyor bu parantez içi tespit.
AK Parti seçmeni, söz konusu Tayyip Erdoğan olunca mezkûr tüm sorunları ikinci plana atıyor ve onun şahsında Türkiye’nin geleceğini daha önemser bir pozisyon alıyor.
Meseleye Türkiye’nin geleceği açısından bakan bir kalem erbabı olarak seçmenin bu sağduyulu ve vefakâr davranışı için gerçekten müteşekkirim.
Madem mühür vatandaşta, o halde onun tercihine her halükarda saygı duymak da hepimizin boynumuzun borcudur.
Bu nedenle AK Partiye esaslı bir ihtarda bulunan seçmene, bunu önceki seçimde değil de bu seçimde yaptığı için mahsus teşekkür ediyorum.
Bir önemli husus da şu.
Sayın cumhurbaşkanı, yaşanan sıkıntılara paralel olarak, ülkeyi seçim sonrasında ciddi bir sıkıntıya sokacak popülist bir tavır almak yerine düzelmeye başlayan ekonomide taşların yerine oturmasını ve bir anlamda reçetesi acı ilaç olan uzun vadeli istikrar sürecini tercih etti.
Bunun için de Sayın cumhurbaşkanına partisini değil ülkesini öncelediği için mahsus teşekkürlerimizi sunuyorum.
Bu, her babayiğidin göze alabileceği bir risk değildir.
Aksi şekilde düşünmüş olsaydı eğer ileri sürülen en mühim argüman olan emekli maaşlarıyla ilgili ek bir ödeme yoluna başvurarak, herkesin üzerinde adeta tepindiği anılan sıkıntıyı ötelemek hiç de zor olmazdı kendisi için.
Peki ya sonrası?
Sonrası tufan olurdu bu kararın.
Bütün dengeler alt-üst olmakla kalmayıp gerilemeye başlayan enflasyon da tahminlerin çok ötesinde bir noktaya ulaşır, bunun faturası da doğrudan vatandaşa çıkardı.
İşte Erdoğan, bir anlamda ülkenin menfaatini partisin çıkarının önüne koydu ve mukadder olan bu sonucu göğüslemeyi seçti.
Aslında bu tespitlerin ardından seçim sonuçlarının sebeplerine dair uzun uzadıysa analizler yapmak çok da anlamlı değil lakin biz yine de ülkeyi bu sonuca taşıyan amilleri kısaca da olsa değerlendirmiş olalım.
Yukarıda bahsini ettiğimiz nedenlerden ötürü seçmen, bir ölçüde kızgın ve mesafeli bir pozisyon aldı.
Bu o kadar net bir durumdur ki, üzerinde tartışmak kesinlikle abestir.
Yalnız burada çok ince bir espri var.
Seçmen kızgın ve mesafeli de olsa, AK Partiyi cezalandırmak adına muhalif cenaha destek vermeye yanaşmadı.
Yaptığı tek şey, sandığa gitmeyerek kızgınlığını belli etmek oldu.
Bunun tersine de müracaat edebilirdi.
Asıl felaketin böyle bir senaryoda saklı olduğunu herkesin bilmesi ve görmesi gerek…
Seçim sonuçlarına baktığımızda yukarıdaki tespit öylesine somut bir biçimde görünüyor ki, bunun için uzman olmak filan gerekmiyor.
AK Parti seçmeni sandığa gitmeyince göstergeler kaçınılmaz olarak sandığa gidip partisini destekleyen muhalif partileri öne çıkardı.
Aslında CHP’nin ve diğer partilerin aldıkları oy görece olarak artmış görünmektedir.
Bahse konu olan AK Parti seçmeni sandığa gidip partisini desteklemiş olsa, seçim sonuçlarının önceki seçimlerdekine benzer bir noktaya ulaşması işten bile olmazdı.
AK Partiyi mağlubiyete götüren nedenlerden birisi de, yönetim mekanizmalarıyla vatandaş yahut seçmen arasında ciddi bir mesafenin husule geldiği gerçeğidir.
Halkın, Tayyip Erdoğan’a verdiği desteği kendine mal eden bu anlayış, kerameti kendinden bilince mevcut akıbet de kaçınılmaz oldu.
Bütün bu olup biten aslında çok hayırlı bir gelişmeler silsilesinin başlangıç noktası olabilir.
Bunu, meseleyi optimist bir yaklaşımla ele alıyor oluşum nedeniyle söylemiyorum.
Halkın, sandığa gitmeyerek yani AK Partiye oy vermeyecek olsa bile muhalif partileri de alternatif olarak düşmediği hakikatine dayanarak söylüyorum.
AK Parti bu hakikati doğru okuyup bunun gereğince hareket ederse küskün yahut kızgın seçmenin tekrar dönmesi hiç de zor olmaz.
Bu durum, AK Partinin nicedir yapması gereken yenilenme ve silkinme sürecini de başlatacağı için diğer bir deyişle yeni bir parti gibi dinamik ve heyecanlı bir görüntü vereceği için de ciddi bir kazanıma neden olacaktır.
Bu da “Sizin şer gördüklerinizde hayır vardır” mealindeki ayetin bir kez daha tüm cilveleriyle tecelli edeceği sonucunu doğurur ki, bundan daha büyük bir kazanç olamaz.
Seçim sonuçlarının ülkemize ve ümmete hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
İnşallah, büyük bir nimet olarak kendisini gösteren ‘yeniden başlama’ imkânı heba edilmez…