Suriye’de uzun süre görev yapan emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Esat Arslan “Bugünkü İsrail topraklarına İran ve Orta Doğu petrollerini akıtma planları 1934’lü dönemde İngilizler tarafından hazırlandı. İsrail’in 1948’deki devlet ilanının ardından 1950’de Suriye-Irak petrollerini ele geçirme planları yapıldı. İsrail, Banyas ve Süveyda üzerinden Irak-Suriye petrollerini Hayfa’ya nasıl akıtabilirizin hesaplarını yapmaya başladı. Şimdi taslaktan uygulama safhasına geçmek için şartların hazır olduğuna inandıkları için harekete geçtiler” dedi.
“Bütün Saldırıların Ana Sebebi Enerji Koridorları”
Orta Doğu’da son yıllarda yaşanan çatışmaların ve İsrail’in Gazze başta olmak üzere bölgeye yönelik saldırılarının arkasında, enerji koridorları üzerinde şekillenen büyük bir hesaplaşma olduğu belirtiliyor.
Nakil Hattı Planları
Uzmanlara göre erken dönemde tasarlanan iki ana enerji hattı bulunuyordu: Banyas ve Süveyda güzergâhları. Ancak Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı nedeniyle Banyas hattının işlerliği ortadan kalktı. Buna rağmen İsrail, tıpkı Süveyda’da Dürzileri, kuzeyde Kürtleri kışkırtığı gibi Lazkiye ve Tartus’ta Nusayrileri provoke ederek yeni bir uydu devlet kurmayı deniyor. Fakat bu planların sahada karşılık bulmasının zor olduğu ifade ediliyor.
Stratejistlerin yorumuna göre, bugün Gazze’de yaşanan katliamın arka planında da bu enerji hattını güvence altına alma arzusu yatıyor. “Arz-ı Mev’ud” hedefi doğrultusunda İsrail’in, Suriye, Lübnan, Irak ve İran’daki gelişmeleri enerji merkezli okuduğu belirtiliyor. Asıl amaç; Haseke’den Hayfa’ya uzanan petrol-gaz hattını kurmak, bunu Kerkük-Musul üzerinden genişletmek, ardından İran’ı ve daha sonra da Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan kaynaklarını aynı hatta bağlayarak İsrail’i enerji üssüne dönüştürmek.
Türkiye’nin Planları Bozması
Orta Doğu araştırmalarıyla tanınan Dr. Abdullah Manaz, İsrail’in uzun zamandır Suriye ve Irak petrollerine yönelik stratejiler geliştirdiğini hatırlatarak, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Irak’taki operasyonlarıyla Tel Aviv’deki enerji haritalarının defalarca revize edilmek zorunda kaldığını vurguladı. Manaz, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının da İsrail’in en büyük hayal kırıklıklarından biri olduğunu dile getirdi:
“FETÖ başarılı olsaydı, Suriye ve Irak petrolleri Türkiye sınırı boyunca döşenen borularla Banyas üzerinden Hayfa’ya akacaktı. Türkiye de Körfez ülkeleri gibi İsrail’in uydu devletlerinden biri hâline gelecekti. Ancak plan bozuldu ve yeni arayışlara yöneldiler. Bugün güneyden, ‘Davut Koridoru’ adı verilen yeni bir enerji güzergâhı çizmeye çalışıyorlar.”
YPG’ye “Kurtarıcı” Rolü
Suriye petrol sahalarında yıllarca yöneticilik yapan Yahya Ali ise sürecin başka bir yönüne dikkat çekiyor:
“2015’ten bu yana Batılı güçler ve PKK/YPG ittifakı Suriye’nin petrolünü sistematik şekilde yağmalıyor. Önce DEAŞ sahaya sürüldü, ardından PKK/YPG kurtarıcı rolüne çıkarıldı. Bugün PKK/YPG’nin petrol kuyularını elinde tutmasını sağlayan güç İsrail’dir. Sadece Haseke’den çaldıkları petrolün mali değeri 5 milyar doları aşmış durumda. Şimdi ise ‘insani koridor’ bahanesiyle Kamışlı’dan Süveyda’ya uzanan yeni bir petrol-doğalgaz hattı inşa etmeye çalışıyorlar.”
Sykes-Picot’un Yeni Versiyonu
Bölge uzmanları, İsrail’in bu planlarının aslında Sykes-Picot düzeninin yeni bir versiyonu olduğunu, Kürt nüfusun Irak ve Suriye’de petrol alanlarına bilinçli şekilde yerleştirildiğini, aynı oyunun İran’ın petrol havzalarında da sahnelendiğini belirtiyor. Hedef, bölgeyi Kürtleştirmek ve enerji hatlarını İsrail kontrolüne vermek.
Son günlerde Süveyda’da yaşanan gerilimler ve ilan edilen kısmi özerklik süreciyle birlikte, İsrail ekiplerinin PKK işgalindeki petrol bölgelerinde incelemeler yaptığı da sahadan gelen bilgiler arasında. Yarubiye’den başlayarak geniş bir petrol rezerv haritası çıkarılmaya çalışıldığı ifade ediliyor.