4 Temmuz 2025… Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletine bağlı Hannover kentinde, 26 yaşındaki Cezayirli Müslüman bir kadın, Rahma Ayat, yaşadığı apartmanın merdiven boşluğunda vahşice bıçaklandı. Saldırgan: 31 yaşındaki Alman komşusu. Gerekçesi: Başörtüsü ve Arap kökeni.

Otopsi raporu acı gerçeği ortaya koydu: Rahma, biri kalbine isabet eden çok sayıda bıçak darbesiyle hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının ifadesine göre apartmandan yardım çığlıkları yükseldi. Ambulans ekipleri geldiğinde artık çok geçti. Henüz 26 yaşında, gencecik bir kadın, Avrupa’nın ortasında, sadece inancını yaşadığı için can verdi.

Rahma Ayat’ın annesi, El-Araby televizyonuna yaptığı açıklamada, kızının kendilerine daha önce saldırgan komşusunun kendisini “başörtüsü ve etnik kökeni nedeniyle” defalarca taciz ettiğini anlattığını söyledi. Aile, Alman polisine yapılan şikâyetlerin ciddiye alınmadığını ve gerekli koruma önlemlerinin alınmadığını ifade etti.

Ne yazık ki savcılık, saldırganın herhangi bir sabıka kaydının bulunmadığını belirtmekle yetindi. Oysa asıl mesele, sabıka kayıtlarında değil; zihinlere kazınan önyargılarda, sistematik ayrımcılıklarda, görmezden gelinen nefret eğilimlerinde saklı.

Bu olay münferit değil. Avrupa'da Müslüman kadınlar, özellikle başörtülü olanlar, kamusal alanda hedef hâline geliyor. Başörtüsü bir kimlik göstergesi olmanın ötesine geçip, nefreti üzerlerine çeken bir simgeye dönüşüyor. Rahma'nın ölümü de bu nefretin sonucu. Bu artık bir "kişisel husumet" değil, açık bir nefret suçu ve ırkçılığın en kanlı hâlidir.

Almanya’daki Müslüman cemaati ve Rahma Ayat’ın ailesi, olayın “ırkçı saikli bir nefret suçu” olarak tanınmasını talep ediyor. Bu talep sadece Rahma için değil, Avrupa’da giderek artan İslamofobik vakalara karşı adalet çağrısıdır.

Türkiye’den, Kuzey Afrika’dan, Orta Doğu’dan gelen yüz binlerce insan Avrupa’yı sadece bir sığınak değil, bir gelecek olarak gördü. Ancak bugün bu gelecek, sessizce büyüyen nefretin karanlık gölgesinde soluyor. Irkçılıkla mücadele ettiğini iddia eden Avrupa toplumları, bu vakalara karşı sessiz kaldıkça, değerlerini inkâr ediyor.

Rahma'nın adını unutmayacağız. Onun suskun ölümü, bizim vicdanımızda yankılanan bir çığlık olarak kalacak. Bugün onun için adalet talep etmek, yarın başka masumların öldürülmesini engellemenin ilk adımıdır.

Rahma için adalet, insanlık için sınavdır.

Florya Gazetesi Haber Merkezi

Rahma’nın hikâyesi bir ilk değil, ama asla normalleştirilmemeli. Çünkü bu olay sadece bireysel bir saldırganın öfkesi değil; Avrupa’da Müslümanlara yönelik önyargının, dışlamanın ve düşmanlığın nasıl şiddete dönüştüğünün acı bir göstergesidir.

Rahma daha önce komşusunun kendisini başörtüsü taktığı için rahatsız ettiğini yetkililere bildirmişti. Ancak görünen o ki, bu uyarılar dikkate alınmadı. Tıpkı pek çok başka vakada olduğu gibi, Müslüman bireylerin yaşadığı endişe ve korkular "abartı" sayıldı, ta ki bir cinayet gerçekleşene kadar…

Cumhur İttifakı: Türkiye’nin İstiklal Ufku
Cumhur İttifakı: Türkiye’nin İstiklal Ufku
İçeriği Görüntüle

Avrupa değerlerinden sıkça söz edilir: özgürlük, eşitlik, insan hakları… Peki, inancından ötürü katledilen bir kadının ardından bu değerler ne ifade ediyor? Gerçekten bu değerler herkes için mi, yoksa sadece belirli kimliklere mi ait?

Bu sorular artık ertelenemez.

İslamofobi sadece Müslümanların sorunu değildir. Bu, demokratik toplumların adalet ve eşitlik sınavıdır. Sessiz kalmak, bu nefreti beslemektir. Rahma Ayat’ın adı, sadece bir kurban olarak değil; Avrupa’da İslam karşıtı nefretin suskun kalınmaması gereken simgelerinden biri olarak anılmalıdır.

Bugün Rahma için adalet istemek, yarın başkalarının yaşamasını engellemektir.

Florya Gazetesi Haber Merkezi