Florya Gazetesi Haber Merkezi
-
yüzyıl, bilim ve teknoloji çağının yanı sıra adaletsizliklerin ve zulmün çağını da beraberinde getirmiştir. Bugün dünya genelinde milyonlarca Müslüman, kendi topraklarında ya işgal altında, ya iç savaşın eşiğinde ya da açlık ve sefaletle boğuşmaktadır. Bu trajik tablo karşısında artık sadece seyretmek değil, İslam dünyasının bir araya gelerek ortak bir güç oluşturması zorunluluk hâline gelmiştir.
Zulmün Coğrafyası: Müslümanlar Hangi Ülkelerde Eziliyor?
-
Filistin: 1948'den bu yana süren işgal ve abluka, son aylarda sivillere yönelik saldırılarla soykırım boyutuna ulaşmıştır. Gazze bir açık hava hapishanesine dönmüştür.
-
Keşmir (Hindistan-Pakistan sınırı): Hint yönetimi altında yaşayan Müslümanlar temel haklardan mahrum bırakılmakta, sıkıyönetim altında yaşamaya zorlanmaktadır.
-
Myanmar (Arakan): Rohingya Müslümanları, dünyanın gözleri önünde etnik temizlikten geçirilmiş; yüz binlerce kişi Bangladeş’e sığınmak zorunda kalmıştır.
-
Suriye ve Yemen: Mezhep çatışmaları ve emperyal güçlerin müdahalesiyle parçalanan ülkelerde, milyonlarca Müslüman evsiz ve vatansız kalmıştır.
-
Somali ve Nijerya gibi Afrika ülkeleri: Açlık, kuraklık, dış müdahaleler ve iç karışıklıklar sonucu İslam toplumları yıkımın eşiğindedir.
Bu ülkeler, sadece birkaç örnektir. Dünya Müslümanlarının çoğu, eğitimden sağlığa, güvenlikten insan haklarına kadar her alanda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekte; dünya gelirinden en az payı almakta, kaynakları ise dış güçler tarafından sömürülmektedir.
Peki Neden Bu Kadar Zayıfız?
Müslüman ülkeler, sayıca fazla olmasına rağmen birlikten uzak, dağınık ve parçalı durumdadır. Toplamda yaklaşık 2 milyarlık nüfusa ve trilyonlarca dolarlık doğal kaynağa sahip olan İslam ülkeleri, kendi aralarında ekonomik ve siyasi entegrasyon sağlayamadığı için küresel sistemde söz sahibi olamamaktadır. Oysa petrol, doğalgaz, stratejik su yolları, genç nüfus gibi avantajlar İslam dünyasının elindedir. Ancak bu güç dağınık ve koordinasyonsuz olduğu için etkisizdir.
Çözüm: İslam Birliği Kurulmalıdır
Artık sadece İslam İşbirliği Teşkilatı gibi temsili yapılarla değil, daha derin ve yapısal bir birliktelikle hareket edilmelidir:
1. Ortak Ekonomik Bölge ve Ortak Para Birimi
Tüm İslam ülkeleri arasında ticaret serbestisi sağlanmalı; Batı'nın dolar hegemonyasından kurtulmak için altına dayalı ortak bir para birimi düşünülmelidir.
2. Savunma İşbirliği ve Ortak Ordu
Mazlum Müslüman halkların korunması için müdahale gücü olan bir "İslam Barış Gücü" oluşturulmalı, İslam ülkeleri savunma alanında ortak projelere yönelmelidir.
3. İslam İnsan Hakları Mahkemesi
Birleşmiş Milletler’in çifte standartlı yaklaşımına karşı, İslam dünyasının kendi iç hukuk sistemini inşa etmesi gereklidir. Zulme uğrayan Müslümanlar için adil bir yargı mekanizması kurulmalıdır.
4. Ortak Eğitim ve Medya Ağı
Genç kuşaklara İslam ümmeti bilinci kazandırılmalı; medya ve eğitim yoluyla birlik ruhu aşılanmalıdır. Ortak medya platformları kurulmalı, İslam dünyasının sesi küresel ölçekte duyurulmalıdır.
5. Bilim, Teknoloji ve Dayanışma Platformları
Müslüman gençler arasında bilimsel iş birlikleri teşvik edilmeli, üniversiteler arası öğrenci değişim programlarıyla kültürel yakınlık artırılmalıdır.
Tarih Bizi Göreve Çağırıyor
İslam Birliği, bir ütopya değil; bir zorunluluk ve tarihi sorumluluktur. Bugün kurulmayan birlik, yarın daha büyük yıkımlara sebep olacaktır. Unutulmamalıdır ki, geçmişte Osmanlı gibi büyük devletler, İslam dünyasında birliği ve adaleti sağlamış; Müslüman halkların güvenliğini garanti altına almıştır. Bu mirasa sahip çıkan yeni bir bilinç, yeni bir birlik ruhu yeniden doğmak zorundadır.
Dünyanın her yerinde ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan Müslümanlar için tek çıkar yol; güçlü, bağımsız ve birlik içinde hareket eden bir İslam dünyasıdır.