“Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz” der Allah’ın resulü! Ve yine der ki, “Ağzınızın tadını kaçıran ölümü sıkça anınız” ki, ahireti hatırlayasınız, işlerinizi o zamana göre gözden geçiresiniz. Kim misgale zerretin ölçüsünde bir iyilik ya da kötülü yapmışsa, hesabının ödeneceği ya da sorulacağı o büyük güne hazır olmak için ölümü hatırlamamız gerekir. Yoksa Dünya sevgisi ve ihtirasları, malı, mülkü, serveti, gücü, iktidarı, şehveti bizi kuşatır ve aklımızı başımızdan alır, ölüm korkusu ve sahip olduklarımızı kaybetme korkusu bizi sarhoş eder, kitab buna VEHN hastalığı der.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Fitne zamanıdır. Ara zamanlarda rahatlatan nefhaları saymazsanız, gelecek günler geçen günleri aratacak. İnşallah o tevbe’lerin kabul olmayacağı son zamana kalanlardan olmayız.
Zaman’ın ve mal’ın, para’nın bereketinin olmadığı bir zamana doğru gidiyoruz. Kıyamet alametlerinin küçüklerinden eksik kalmadı. Büyük alametlerin belli olması için san ki adeta gün sayıyoruz.
Allah’a (cc) ve ahiret gününe iman edenler ahirete hesap bırakmasın. Kul hakkı diye çıkmasın Allah’ın huzuruna. İlle de güç ve iktidar sahipleri, onlarla birlikte hareket edenler yok mu, o güç, servet ve iktidar sahiplerinin hesabı çok zor olacak, birkaç istisnası dışında.
Biliyorsunuz kitab, “insanların çoğu hüsrandadır” demiyor, Allah (cc) asra yemin ederek “İnsanlar hüsrandadır” diyor ve sadece istisna olanların özelliklerini sayıyor.
Sırat-ı müstakim olanlara korku yok. Mahzun da olmayacaklar. Onları ateşe atsalar, ateş yakmaz onları. Ateşe serin ol emri verilir. Önlerine deniz çıksa, su önlerinden çekilir, yol verir onlara. Susuz kalsa onlar, Kaya’dan su çıkar. Yeter ki, “Suyu arayan adam” değil, “Suyun aradığı adam ol” sen de. Karıncalar dostunuz olur o zaman, ebabil kuşları, Hühhüd! Bizi gören, duyan, bilen, kadir-i mutlak, “ol” deyince olduran, “öl” deyince öldüren, Kader’e, Rızg’a, Ecel’e hükmeden bir Allah var. Ne gam! Gamımız taksiratımızdan dolayı olsun ve onu telafi edelim, tevbe edenlerden olalım, nefsini aklayanlardan değil..
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibaret değil. Bunu bilelim. Öyle hayatın akışına yön veren akıl ve irada de “derin devletin, genetik, geçmişten tevarüs eden kadim aklı” falan da değil. Onlar insanları kandırmak için Şeytani bir aklın ürettiği yalanlardan ibaret şeyler.
Sahi hangimiz, çocuklarının Üniversite sınavını kazanması için çalıştığı kadar kendisi cennete girmek için o biricik kitabdan dersini çalışıyor ve ona göre bir hayat yaşıyor? “Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda şüphe yoktur. Ancak insanların çoğu buna inanmaz.” (Mü’min, 59)
“O gün, yeryüzü ve gökler başka bir şekle çevrilir ve insanlar, tek ve kahredici olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.” (İbrahim 48). Tevbe’lerin kabul edilmeyeceği gün gelmeden, birileri gizli günahları için gizlice, bin pişmanlık ve gözyaşları ile, açıkça işlenen günahlar ve hatta kul hakkı içeren söz ve eylemlerinden dolayı birileri ne zaman günahlarını itiraf edip, o yolla elde ettiği edinimlerini infak ederek, inşalardan helallik dileyecekler. Yerin üstünde yapılanların, cesedimiz yerin altına girmeden “Din günü” “İlahi Adalet divanı”ndan hesaplarının sorulacağını unutmamak gerek.
Herkes kıyamet’in zamanını merak ediyor. “Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde açığa çıkaracak olan yalnız O’dur. O, göklerde ve yerde ağır bir yük teşkil eder. O size ancak ansızın gelecektir.’ Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi yalnız Allah katındadır, fakat insanların çoğu bilmezler.” (A’râf 187). “Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi Allah’a aittir. O, yağmuru indirir, rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.” (Lokman 34)
“O gün, gökyüzü erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış yün gibi olur.” (Meâric 8-9) “Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalanıp toz duman olduğu zaman…” (Vâkıa 4-5). O günü beklemeyin, ne yapacaksanız o günü beklemeden yapın.
O gün, “Kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre ağırlığınca kötülük yapmışsa onu görür.” (Zilzâl 7-8). “O gün, insan kaçacak bir yer bulamaz, sığınacak bir yer de yoktur.” (Kıyâme 10-11). “O gün, her nefis, yaptığı her hayrı ve her şerri hazır bulur. Keşke kendisiyle yaptığı (kötülükler) arasında uzak bir mesafe olsaydı! Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Allah kullarına karşı çok merhametlidir.” (Âl-i İmrân 30).
Kitap, annelerin çocuklarından, yönetenlerin yönetilenlerden, Şeyhlerin Müridlerinden kaçtığı gün hakkında bize şunu söyler: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr 18). “Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu elem verici bir azaba çarptırır.” (Fetih 17). “Rabbinize yönelin ve size azap gelmeden önce O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.” (Zümer 54). “O gün, hiçbir kimse, hiçbir kimseye zerre kadar fayda sağlayamaz. Emir o gün yalnız Allah’ındır.” (İnfitâr 19). “O gün, Allah’ın izni olmadan kimse şefaat edemez. O’nun izniyle şefaat edecek olanlar, ancak hak yolda olanlardır.” (Bakara 255). “O gün, her nefis, nefsine karşı mücadele eder ve her nefse, yaptığı işin karşılığı eksiksiz ödenir. Onlara asla zulmedilmez.” (Nahl 111)
Ogün sur’a üflenilir. Dağlar atılmış yün gibi olur. “O gün tartılar adaletle kurulur. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin tartıları hafif gelirse, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir; cehennemde ebedî kalacaklardır.” (Kâria 6-9). “Herkes kazandığının karşılığını görür. Kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur. O gün Allah, onların hepsini diriltir ve yaptıklarını kendilerine haber verir.” (Câsiye 28).
O gün gelmeden suçlular için bir kurtuluş müjdesi var. Gelin tevbe edin, haksız edinimlerinizi hak sahibine iade edin, tevbe edin ve kul hakkından kurtulmak için hak sahiblerinden helallik alın. “De ki: ‘Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’” (Zümer 53). “Allah, tövbeleri kabul eden ve merhamet edendir.” (Bakara 37)
Eğer Allah’ın rızasını kazananlardan iseniz, ne mutlu size: “O gün, yüzler vardır ki, nimetler içinde sevinçlidirler. Yaptıkları işlerden dolayı, yüksek bir cennette mutludurlar. Orada boş bir söz veya günaha sokan bir şey işitmezler. Orada akan bir pınar, yüksek köşkler, dizilmiş kadehler, sıralanmış yastıklar ve serilmiş halılar vardır.” (Gâşiye 8-16). “O gün tartılar adaletle kurulur. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin tartıları hafif gelirse, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir; cehennemde ebedî kalacaklardır.” (Kâria 6-9). “Rabbinize yönelin ve size azap gelmeden önce O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.” (Zümer 54). “Tövbe, ne kötülerin tövbesi gibi son anda olacak, ne de kendilerine ilim geldikten sonra inkâr edenlerin tövbesi kabul edilecek.” (Nisâ 18).
Kıyametin Alametlerini merak ediyorsanız, küçük alametlerin pek çoğu gerçekleşti. Halk bunu “Bina, zina, Masa, Nisa” diye özetliyor. Dabbetül Arz, Mehdi, Mesih, Deccal, Duhan, Güneş batıdan doğması, Yecüc-Mecüc, Melheme-i Kübra bildiğiniz şeyler. Bunlar zuhur etmişse zaten artık sona yaklaşmışız demektir. Allah’a ve ahiret gününe iman edenler için Kıyamet en büyük imtihandır aslında.“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın”(Haşr18).
Kıyamete doğru giden yolda, şunları göreceğiz: Ahlaki çöküş, yalan, ırkçılık, hile, emanete hıyanet, akrabalık bağlarının kopması ve ahlaksızlığın artması, Toplumsal bozulma, cehaletin, zulmün yaygınlaşması, yöneticilerin adaletsizliği ve fitnelerin çoğalması, Depremlerin artması, İnsanların namazı terk etmesi, zinanın yaygınlaşması ve dini değerlere saygının azalması, fuhuş, kumar, kibir haset, Dünya sevgisi, ölüm korkusu, alkol-uyuşturucu bu ve buna benzer şeyler..
Böyle bir zamana denk geldiğimizde yapmamız gerekenleri şöyle sıralayabiliriz: İman ve takvaya sarılmak, Beş vakit namazı düzenli kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve Allah’ı (cc) zikretmek, Farz-ı kifayeler konusunda yardımlaşmak, cesaret, sabır ve cihad konusunda hassasiyet göstermek, günahlarımıza tövbe etmek ve Allah’tan bağışlanma dilemek, kıyamet gününün zorluklarından korunmak için önemlidir. Her kim istiğfarı çokça yaparsa, Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir ferahlık sağlar, Adalet ve güzel ahlak, amel-i salih olmak önemli. El emin olmak, adil davranmak, merhametli olmak ve emanete riayet etmek önemli. Riba’dan, rüşvet ve torpilden uzak durmak, Kıyamet öncesi fitne dönemlerinde, mümkün olduğunca karışıklıklardan uzak durmak gerek. İstişare ve Şuradan. Ayrılmamak, iffet, haya ve edebi şiar edinmek gerek. “Kıyamet günü, kişinin malı, evladı değil, sadece ameli yanında olacaktır”, “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (Talak 2-3). Fasık’ların haberleri konusunda dikkatli olalım. Münafıklar konusunda dikkatli olalım, “Büyük sıfırlama”, “Tanrıyı kıyamete zorlama”, “Trans Humanizm, Cinsiyetsiz toplum, Karbon ayak izi, Chemstrails gibi modern zamane fitneleri konusunda birbirimizi uyaralım.”
“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O, onları yalnızca gözlerin donakalacağı bir güne erteliyor.” “O gün başlarını dikmiş koşarlar; gözleri kendilerine dönmez, kalpleri boştur.” “İnsanları uyar! Azap onlara geldiğinde, zulmedenler şöyle diyecekler: ‘Rabbimiz! Bizi biraz ertelesen de davetine uysak ve elçilerine tabi olsak!” (İbrahim 42-44) Selam ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak