Hepimize bir nefes yakın olan ölüm ve ölüm ötesi gerçek hayata hazırlıksız yakalanmak ve rezil rüsvâ olmak istemiyorsak, Allahımıza ve kader planına tam teslim olmuş bir salih, muhlis ve muhsin kul olmalıyız!

Bizleri; Yeryüzünün en üstün ve en şerefli varlığı insan olarak yaratan, akıl nimetiyle donatan, sayısız nimetlerinin en üstünü Müslümanlardan kılan, kurduğu dünya ve diğer âlem sofrasında sayısız nimetleriyle yaşatan ve tüm nimetlerinin hesabını hepimize bir nefes yakın olan ölümümüzle başlayan kabir hayatımızdan itibaren ahiretin büyük buluşma ve duruşma gününde soracak olan Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’ımıza hamd ve Eşsiz Önderimiz, Sevgili Resulümüz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Resul Efendilerimize, izinden gidenlere, Ehlî Beyti’ne, Ashabına, canımız ana ve babamıza, hocalarımıza, Allah (c.c)’ın ilke ve inkılabı İslam’a tabi olan Mümin kardeşlerimize, din ve vatan muhafızı şehid ve gazilerimize salât ve selam olsun!

Hepimize bir nefes yakın olan ölüm ve ölüm ötesi gerçek hayata hazırlıksız yakalanmak ve rezil rüsvâ olmak istemiyorsak, Allahımıza ve kader planına tam teslim olmuş bir salih, muhlis ve muhsin kul olmalıyız!

Eşsiz Önderimiz Hz. Muhammed ( s.a) “Kadere iman eden, kederden (üzüntüden) emin olur!” buyurduğu gibi en ağır hastalıklarda, sıkıntılarda, diğer bela ve musibetler karşısında her darlığın geçici olduğuna inanarak isyankar değil daima sabırlı, metanetli ve tevekkül sahibi bir kul olmalıyız!

Ahiretin büyük mahkemesinde; “gençliğini, sağlığını, servetini, şöhretini, ilmini ve ömrünü nerede harcadın diye” hesaba çekilmeden önce kendimizi yaşarken mutlaka hesaba çeken muttaki kullardan olmalıyız!

Dünya’daki son bineceğimiz arabamız olan cenaze tabutunun konduğu musalla taşında başkaları namazlarını kılmadan namazlarını her şartta asla terketmeyen ve bombalar altında bile namazlarını hakkıyla kılan ve Şehid babasının mübarek naaşını kucaklayıp, küçücük başını şehid babasının sadrına koyarak gözyaşları içinde; “Baba sen şehid oldun! Bundan sonra beni Sabah namazına kim kaldıracak?!” diye seslenen, Filistinli o korkusuz, yiğit çocuğun ihlas ve şuurunda muhlis bir kul olmalıyız!

Hanımlarımız ve bilhassa kızlarımızın ölünce kabirde bolca kefenle örtünmeden önce hayattayken bolca  elbiselerini giyen, haya ve edebin timsali olan hicab adını verdiğimiz tesettüre saygı gösteren nesilleri yetiştirecek mesuliyet sahibi bir Kul olmalıyız!

İlmin kapısı Hz.Ali (r.a) Efendimizin, “Zalim ikidir! Zulm eden ve Zulma razı gösteren!” buyurdukları gibi en yakınımızda olsa daima zalimlerin karşısında mazlumların yanında olan Muhsin bir kul olmalıyız!

Asırlık Filistin, Tahran ve şimdi de Şam saldırılarıyla sadece insanın değil bütün mahlukatın düşmanı alçak cani İtrail’in vurdum duymaz, kimseden korkmaz ve sınır tanımaz saldırganlığı, dehşeti ve vahşeti karşısında acilen birleşerek, din ve vatansever, şehadete namzet mücahid bir kul olmalıyız!

Yeryüzündeki zalimlerin zulümleri, mazlumların ahları, feryadları ve çığlıkları sebebiyle  bıçak kemiğe dayandı!

Sabır taşımız çatladı!

Gözyaşlarımız kurudu!

İntikam ateşimiz bacayı sardı!

Sıra bize gelmeden ve silahlı işgal kapıya dayanmadan, “Terörsüz yeniden büyük ve güçlü bir Hakk ve adalete dayalı Türkiye’nin” inşası için malıyla, canıyla çalışan mücadeleci bir kul olmalıyız!

Velhasıl;

Mü’minlerin Emiri ve İlk Halifemiz Hz. Ebu Bekir ( r.a) Efendimizin;

“Kendine kabir değil, kendini kabre hazırla!” buyurduğu gibi kabrimizin ve ahiretimizin cennet olmasını istiyorsak, küfür, şirk, yalan, iftira, gıybet, faiz, fuhuş, kumar, soygun, vurgun alkol, uyuşturucu vs. haramlardan uzaklaşarak, Tevhidi bir imana ve ihlaslı bir amele sahip bir kul olmalıyız!

“Allahım!

Senden nimetlerinin tamamını, afiyet ve sıhhatımızın devamını ve sonumuzun güzel bir şekilde ve kamil bir imanla bitmesini istiyoruz!”

“Ey Allahım!

Cehennemin ve kabrin azabından, hayatın ve ölümün ağır fitnelerinden ve deccalın fitnelerinin şerrinden Sana sığınıyoruz!” Amiin.

Nefsimizde, ailemizde ve ülkemizde “İslam Sözleşmesi”nin uygulanması, Mukaddes Mescid-i Aksa’mızın, Filistin’imizin, Osmanlıcamızın özgürlüğü, tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun.  

Selam, sevgi ve duayla...