Yılın son günlerine girerken Türkiye, bir yandan ekonomik göstergeleri dengelemeye çalışıyor, diğer yandan siyasi arenada yeni bir dönemin ayak seslerini duyuyor. 2025, görünürde sakin; ama derinlerde oldukça hareketli bir yıl oldu. Şimdi bu sessiz fırtınanın izlerini sürme zamanı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yıl boyunca sürdürdüğü dezenflasyon politikaları, enflasyonun %40’ların altına çekilmesini sağladı. Ancak bu başarı, sokaktaki vatandaşın cebine yansımakta hâlâ zorlanıyor. Gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, kira artışları ve krediye erişimdeki zorluklar, özellikle orta sınıfı zorluyor. Merkez Bankası’nın faiz politikasındaki kararlılığı, yabancı yatırımcıyı kısmen geri çekse de, iç piyasada kredi daralmasıyla birlikte büyüme ivmesinde yavaşlama sinyalleri veriyor.
2025’in siyasi gündeminde en çok konuşulan başlıklardan biri “normalleşme” oldu. İktidar ve muhalefet partileri arasında zaman zaman yumuşayan, zaman zaman sertleşen diyaloglar, yeni anayasa tartışmalarını da beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı’nın “sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasa” çağrısı, TBMM’de karşılık bulsa da, somut adımlar henüz atılmış değil. Yerel seçimlere doğru ilerlerken, partiler arası ittifak senaryoları yeniden masaya yatırılıyor.
2025, Türkiye’nin dış politikada çok yönlü bir denge arayışına sahne oldu. AB ile ilişkilerde vize serbestisi ve Gümrük Birliği güncellemesi yeniden gündeme gelirken, Orta Doğu’da İsrail-Filistin gerilimi karşısında Türkiye’nin diplomatik girişimleri dikkat çekti. Rusya-Ukrayna savaşında izlenen denge politikası, Batı ile ilişkilerde zaman zaman gerilim yaratsa da, Türkiye’nin arabuluculuk rolü uluslararası alanda takdir topladı.
Sosyal medyada artan sansür tartışmaları, genç nüfusun yurtdışına yönelme eğilimi ve eğitimde fırsat eşitsizliği, toplumun farklı kesimlerinde biriken memnuniyetsizliği görünür kılıyor. Ancak bu memnuniyetsizlik, henüz güçlü bir siyasi karşılık bulmuş değil. Toplumun büyük bir kısmı, değişim arzusunu dile getirirken, mevcut sistemin sınırları içinde çözüm arayışını sürdürüyor.
2026’ya Girerken… Yeni yıl, Türkiye için kritik bir eşik olabilir. Ekonomik reformların derinleşmesi, demokratikleşme adımlarının somutlaşması ve toplumsal beklentilerin karşılık bulması, 2026’nın en önemli sınavları olacak. Ancak bu sınavın başarıyla geçilmesi, yalnızca siyasi iradeye değil; toplumsal uzlaşıya, şeffaflığa ve ortak akla bağlı.
Türkiye, 2025’i sessiz bir fırtınayla kapatıyor. 2026 ise bu fırtınanın ardından gelen durulma mı, yoksa yeni bir dalganın habercisi mi olacak? Hep birlikte göreceğiz.