İsrail’in bir Arzı Mev’ud ve cihan hakimiyeti hayali ve iddiası var.

Bölgemizde savaşın sebeb olduğu kriz giderek derinleşiyor. Her an kontrolden çıkarak bir cihan savaşına dönüşebilir. Bu saatten sonra ne İran’ın, ne de İsrail’in geri adım atması pek mümkün gözükmüyor. Şunu görelimİsrail’in bir Arzı Mev’ud ve cihan hakimiyeti hayali ve iddiası var. Önündeki en büyük engel olarak İslam dünyasını görüyor. İran yenilse/bölünse bile bu savaş bitmeyecek. Sadece savaşan taraflar değil, savaş dışında kalan devletlerde ekonomik ve siyasi krizler olacak iktidar değişiklikleri, iç karışıklıklar olacak. yaşanacak. Kaldı ki, İran’ı yenmek o kadar da kolay olmayacak. İsrail yenilse de bu savaş bitmeyecek. “Tarihin sonu”nu getirecek, “Medeniyetlerarası savaş” bir “Evengelik projesi”. Yani bunun iddiacısı ABD. Onun yanında bir “Angilikan Projesi” var onun da İddiacısı İngiltere, bir de “Roma / Haçlı projesi” var Onun sahibi de AB, NATO, Vatikan! Ve Bunların hepsinin içinde gizli bir İsrail var.

Görünen o ki, bu savaş uzun sürecek. Bölgemizde büyük yıkımlar olacak. Sadece İsrail yıkılmayacak, oda destek veren ya da o cinayetler olurken sessiz kalan rejimler ve onların yöneticileri de bu yıkımdan paylarını alacaklar. Eğer Allah’ın yardımını murat ediyorsanız, tefrikaya son verin, kavmiyetçilikten vazgeçin “Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri”. “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”. Fırkacılıktan, Mezhebcilikten, Tarikatçılıktan vazgeçelim. “Akıllı” olmakla, “akılcı” olmak aynı şey değil, Akılcılık akıllı işi değil. Her ülkede, her kavminde izzet ve şeref sahibi insanlar da vardır, hain, müfsit münafıklar da. Firavun’un sarayında Haacer’ler, Asiyeler, Maşiteler de olabilir, Peygamber evinde münkirler de. Tekasür suresine bakın, “Atalarınızla ve çokluk”la, güçle övünmekten vazgeçin. Ayet İsrailoğullarını tarihten silecekleri çoğul olarak haber veriyor. Bugünden o zulme son vermek için niyet edip, akıl, iman, cesaret sahibi, ahlaklı, ilim ve hikmet, feraset sahibi, o gün için bugünden güç ve kuvvet toplayan, kendi öne çıkartmayıp, Müslümanları bir bütün olarak gören, dini ile ırkını sentezlemeyen Ümmetin asil evlatlarına selam olsun.

Allah (cc) Süleyman mabedini, İnsanlar yanında bukağılı Şeytanlara ve cinlere yaptırdı. O Allah (cc) mabedini korumak için de kimseye, ne Türklere, Kürtlere, Afrikalılara, Malaylara, Hind Müslümanlarına, ne Arablara, ne de Farisilere, onların ordularına, silahlarına muhtaç değil. Kim bu dünyada İzzet, ahirette İkram sahibi olmak istiyorsa onlar Allah’ın dinine, mazlum ve muhtaç kullarına yardım eder, Mabedlerini inşa eder ve korur. Kudüs Fatihi Hz. Ömer Arab’dı. Sonraki fatih Alparslan Kürt’tü. Yarın Allah (cc) o zaferi kime ihsan eder, o onun bileceği bir iştir. Bakın Gazze ve Kudüs kurtulmasa da, onların kurtuluşu için elinden geleni yapanlar Allah’ın rızasını kazanacak. Eğer bir gün Kudüs kurtulduğunda, bu kurtuluşta payı olmayanların Allah indinde de bir nasibi olmayacaktır.

Kudüs ya da Gazze’yi kurtarmaktan söz edenler, (Onlar kim olursa olsun, Türkü, Kürdü, Arabı, Farisisi vd farketmez) önce kendi yakalarını Şeytandan ve onun dostlarında kurtarsınlar. Tövbe etsinler.. Kafir, Zalim, Münafık, Müstekbir, Mütrefinlerden uzaklaşsınlar. Siyasi emellerini onların siyasi emelleri, şahsi çıkarlarını onların çıkarları ile tevhid etmesinler. İşi ehline ve liyakat sahibine versinler, adil şahidlerden olsunlar, adaletle hükmetsinler. Rüşvetin, torpilin, hırsızlığı, uyuşturucu, alkol ve kumar gibi, Fuhuş gibi ahlaki zaaf içindekileri çevrelerinden uzaklaştırsınlar. Kimse kendi liderini, örgütünü, şeyhini, ulusunu mutlaklaştırmasın. Kim böyle davranırsa Allah (cc) onları mahrum bırakır ve zelil eder. Kim ki bu konuda gayretini artırır, layık olmak için hayırda yarışırsa, Allah yardımı onlaradır. Yoksa göklerin ordularının komutası kimsede olmadığı gibi, göklerin hazinelerinin anahtarı da kimsenin elinde değildir. Bunu belli kişi ve grublar da zannedenler, şirk bir davanın mirasçısı olurlar.

Talut/Çalud kıssasını hatırlayın, Yahudilerin ileri gelenleri, Tanrı Kıral Calud’un (Namı diğer Goliath) düşmanlığından korktuklarında kendilerine yol göstermesi ve kendilerine bu yolda rehberlik edecek birini işaret etmesi için İşaya peygambere geldiler. Daha önce de Calud her yıl geliyor, ağır vergiler koyuyor, genç erkekleri kendine asker yapmak için yanına alıyor, kızları da askerlerine hizmet etsin diye yanında götürüyordu. Bu beladan kurtulmak için Calud gelirken onlar da şehri terkedip yaylalara kaçmışlardı. Calud da öfkelenip şehri yağmaladı, evleri yakıp yıktı ve mabede girip emanet sandığını alıp, mabedin avlusunda bir kenara atmıştı.

İşaya peygamber bir gün sonra Musevilerin ileri gelenlerine, içlerinden biri olan Taludun kendilerine komuta etmesini söyledi. Yahudiler şaşkındı. Talud mu, o krallar soyundan (Yehûda soyundan) gelen bir kurmay değildi, veya peygamber soyundan (Levi soyundan) mucizeler gösterecek, keramet sahibi biri de değildi. O iyi bir insandı ama o soylu biri değildi sıradan biri idi. O su taşıyıcısı ve dericilik yapan biri idi. Bu gerekçeyle “olmaz” dedilerse de İşaya peygamber kendine gelen haberin bu yönde olduğunu söyledi. Talud, Calud’un 100.000 kişiden oluşan profesyonel ve donanımlı ordusuna karşı 70.000 kişilik bir milis gücü oluşturdu. Yolda kendilerine bir de zırhı ve kılıcı olmayan, elindeki sapanı ile genç bir çoban katıldı. Ordu Calud’un ordusu ile karşılaşma noktasına doğru ilerlerken bir nehre gelirler.

(Bakara, 249)’da sözü edilen bu nehir, bazı ravilere göre Şeria’daki “Ürdün Nehri” olduğu öne sürülür.. Kur’an-ı Kerimde haber verildiğine göre, askerler nehre geldiğinde nehirden su içmek istediler. Onlara su içmemeleri söylendi. Çok ısrar edince de sadece bir avuç su içmelerine izin verildi ise de, askerler kana kana içtiler ve kana kana su içenlerin tamamı bayıldı. Geriye sadece 301 kişi kalmışlardı. Ve karşılarında 100 bin kişilik tam teçhizatlı, hiç yenilgi almamış, devletlerin bile çekindikleri bir ordu var. Siz olsanız karşıya geçer mi idiniz? Gazzeyi, İsraili düşünün, İslam ülkelerinin halini düşünün. O 301 yiğit insan, ki onların biri bir çoban, komutanları derici! 300 kişi kendi aralarında neyi nasıl yapacaklarını konuşurken, o çocuk, elindeki sapan taşı ile Caluda karşı koştu. Calud, bunu görünce bu çocuk ne yapıyor diye, miğferini çıkartı. O çocuk sapan taşını fırlattı. Calud isabet aldı ve öldü. Tanrı kral ölünce ordusu dağıldı.

Allah (cc) birine zafer ihsan etmek istiyorsa, Türk’e, Kürd’e, Arab’a Fars’a ihtiyacı yok. Bu anlattığım çocuklar için masal kitabında anlatılan bir şey değil. İman ettiğim dediğimiz kitab’ta yazılan bir hakikat. O çocuk Zebur’u bize getiren Hz. Davud aleyhisselam’dı. Talud (RA) Hz. Davud’un kayınpederi idi. Yani Hz. Süleyman’ın dedesi idi. Allah (cc) bizim süpersonik füzelerimize, İHA’larımıza, SİHA’larımıza muhtaç değil. Onlar aklın muktezası olan şeyler. Aklımızı başımıza toplayalım. Yahudilerin yanlışlarını tekrarlamayalım, onlara benzemeyelim, haddimizi bilelim. İnsin şeytanlarını dost, stratejik ortak, müttefik edinmeyelim. Onlara yardım etmeyelim, onlarla ortaklıklar kurmayalım. Allah (cc) kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları, kriptolu konuşma, haber ve mesajları bilendir. Allah (cc) bize muhtaç değil, biz Allah’a (cc) muhtacız onun rızasını kazanmak için. Çünkü Allah (cc) “bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir”. Ama biz “Dua ettiğimizi zannederek” Allah (cc) bizden istediğini, biz O’na döndürerek, İsrailoğullarının Hz. Musa’ya söylediği gibi “düşmanla savaşmak için sen ve Rabbin yeter, bizim onlara gücümüz yetmez” diye oyalanmayın, kınama mesajları ile insanları ve kendinizi kandırmayın.

Unutmayın İhtirasla istediğiniz her şey imtihanınız olur. Güç, servet, iktidar ve şöhretinize güvenirseniz Allah (cc) onu elinizden alır ve sizi düşmanlarınızın önünde küçük düşürür. Hz. Ömer Halid b. Velidi neden görevden aldı?. İlk bakışta sanki “başarı cezalandırılıyor“ gibi bir durum var. Hz. Ömer bunun gerekçesini şöyle açıklamıştı: “Müslümanlar, zaferi nerede ise Allah’tan değil, Halid b. Velinden bekleyeceklerdi.” Müslümanlar savaşa giderken “başımızda Selahaddin varken bizi kim yenebilir ki” diyorlardı. Başlarında Hz. Musa varken, geçilmez sanılan denizi geçtiler ve Firavunun ordusu denizde boğuldu. Ama 40 gün sonra Sina da olan oldu. Hz. Musa Tur-u Sina’dan dönüşünde, o Mucizevi kurtuluşu yaşayanların bir kısmı sapıtmıştı ve lanetlendiler. Geri kalanlar Kudüs’e doğru yola çıktıklarında, başlarında Hz. Musa, Hz. Harun, emanet sandığını koruyan bir kıta melek ve aralarında Hz. Yuşa olduğu halde, 10 günlük yolu 40 yılda zor geçtiler. Eğer bir topluluk Allah’ın ipini bırakırsa, başlarında Peygamber de olsa, hüküm değişmez. Bunu bilin. Allah (cc) cahiller ve zalimler topluluğuna, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenlere hidayet nasip etmez. Kim ki size bir şey söyler de, siz o şey üzerinde düşünmeden (Hak-Batıl, Doğru-Yanlış, İyi-Kötü, Güzel-Çirkin) onun sizden istediği gibi kabul ya da reddederseniz, siz, size o şeyi söyleyeni İlah (Hüküm koyucu) ve Rab (Terbiye edici) edinmiş olursunuz. Bu arada siz Kudüs’ün kurtuluşunu çok görmek istiyorsunuz değil mi, 40 yıl Tih çölünde yol alan, bu vadisinden bal ve süt akan şehri, Kudüs’ü Tevratı bize getiren, Hızır aleyhisselamın yol arkadaşı Hz. Musa’da, Hz. Harun da görmedi. Korkarım bu akılsızlıkla Kabenin de, Mescid-i aksanın da yıkıldığını göreceğiz. Bizim Allan indindeki makamımızı belirleyecek olan bugün yapıp yapmadıklarımız, söyleyip söylemediklerimizle ilgilidir. Övünmeyi ve dövünmeyi bırakıp, Allah (cc) indinde makamınızı bugün görmek istiyorsanız, sizi neyle meşgul ettiğine bakın, aynaya bakın, cüzdanınız bakın, kartvizitinize bakın. Mesajlarınıza ve dostlarınıza bakın.

Her şeye rağmen vakit geç değil. O zaman, yeniden iman edin, üstünüzdeki haramlardan sıyrılın, kul hakkı varsa üstünüzde sahibine verin. Helallik dileyin, tövbe istiğfar edelim ve dua edelim. Gazzeli şehid bebeklerKassam’ın arslanları eminim yarın, Kudüs'ün kurtuluşunu görmedikleri haldeKudüs’ü kurtaracak kahramanlardan önce Cennete girecekler. Kudüs'ü kurtaracak kahramanlar, Amentü’den “Haram aylardan” bile habersiz, namazsız, dünya mal, makam, şöhretine itibar edenler olmayacaktır. Onlar eliyle bu şey gerçekleşmiş olsa, bile, bunun onlara bir hayrı olmayacaktır.

Bunları yapmadan tövbeniz kabul olmayacak. İsrailoğullarını Kudüs’e indiren Hz. Yuşa oldu. Her şeyi gören, duyan, bilen, kadere, rızga ve ecele hükmeden, “ol” deyince oldular, “öl” deyince öldüren bir Allah (cc) var. Herkesin ve her şeyin bir kaderi var. Ezeli ve ebedi olan yalnız Allah’tır. Ezel ve Ebed davası güdenler için hüsran, zillet ve mahrumiyet vardır. Allah (cc) cahiller ve zalimler topluluğuna hidayet nasib etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır, üstlerine pislik yağdırır. Hayyales salah, hayyalel felah. Allahu ekber.. Selam ve dua ile.