Evet, bugün Gazze bizim İmtihanımızdır.

Dinle İsrail, Dinle Trump, dinle Netenyahu!
Gazze’nın şahsı manevisinde mündemiç olan derin bağlar, bizi Kudüs’e, İsra’nın makamı olan Mescid-i Aksa’ya, Ömer Mescidi’ne götürür. Orası bizim ilk kıblemizdir. Namazın farz kılındığı yerdir. Bu yanı ile Gazze davası bizim için “din davası”dır.

Gazze bizim için tarih davasıdır. Çanakkale'nin devamıdır. İzzeddin Kassam tugayları bu gün orada Çanakkale’nin ruhunu yaşatıyorlar. İngiliz’ler Gazze’den giriş yaparken, Fransız’lar Lazkiye'den girdi Osmanlı topraklarına ve Kurtuluş savaşının ilk kurşunu Hatay Dörtyol’da, Fransızlara karşı sıkıldı.

Gazze bizim için insanlık davasıdır. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Hiçbir Müslüman dünyada olup biten şeyleri, görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Haksızlık kimden gelirse gelsin kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamızda olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir öneri bizim önerimiz olmayacak! Biz Musevi, İsevi, Muhammedi değiliz, Allah’ın (cc) yarattığı insanlar için seçtiği din olan İslam’ı seçtik. Hz. Adem de, Hz. Nuh da, Hz. İbrahim de, Hz. Musa da, Hz. Davud da, Hz. İsa da Müslümandı. Biz Müslümanlardanız. Onlar, Hz. Davud’u ve Hz. Süleyman’ı, Hz. Zekeriya’yı peygamber kabul etmiyorlar. Onlar bizim peygamberimiz. Bu anlamda Hz. Davud ve Hz. Süleyman onlar için Yahudi birliğini sağlayan birer kral. Süleyman Mabedi de, kral Süleyman’ın halkına tarihi anlamda bir mirasıdır. Onların Hz. Davud’a ve Hz. Süleyman’a itibarlarının bin katıdır bizim itibarımız. Hz. İsa ve Hz. Meryem için de öyle. (Hepsine salat ve selam olsun). Bu kutsalların hiç birisi söz konusu olmasaydı ve hatta Gazze halkı Müslüman da olmasaydı ama bu zulüm onlara yapılsaydı, bizim o zaman yine Gazze halkının yanında olmamız gerekirdi. Çünkü bu bir insanlık davası olarak bizim görevimiz olurdu. Nitekim, Akif’in mısralarında ifadesini bulan şekli ile, Hz. Ömer ne diyordu: “Kenarı Dicle'de bir kurt, aşırsa bir koyunu; gelir adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”!

Gazze bizim için Gelecek davasıdır. Tarihin sonuna doğru hızla yaklaştığımız bir zamanda Medeniyetlerarası bir çatışma için “Tanrılarını kıyamete zorlama”ya çalıştıkları bu günde ve bu Arz-ı Mukaddes (Onların Arz-ı Mev’ud dedikleri yerde) bizim ülkemiz de var, Müslüman halklar da var, sadece biz değil, insanlığın kalbinin attığı yerdeyiz. Bu yanı ile bu dava bizim için gelecek davasıdır.

İslam medeniyetinin üzerinde yükseldiği sacayağının bir ayağı da Kudüs'tür. İlk ayağı Ahlak temelli bir hareket olan Hılful Fudul'un hayat bulduğu şehir, bugünkü kıblemiz. Hz. Ademin, Hz. İbrahimin manevi mirası olan Kabe'nin bulunduğu mekan olan Mekke-i Mükerreme’dir. Buradaki uygulamaların temeli Mekki ayetlerde ifadesini bulur. 2. Ayağı Medine-i Münevveredir. İfadesini Medeni ayetlerde bulur ve uygulamanın dayandığı temel, Vahiy ve sünnetin gölgesinde şekillenen, 5 temel emniyeti esas alan Medine sözleşmesidir. 3. Ayağı ise, Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesinde / Emannamesinde ifadesini bulan belgedir. Kudüsün eksikliği bu sacayağından birinin eksikliği anlamına gelir ki, bu makamın bu gün giriş kapısı Gazzedir. Gazze direnişi, hareket için “Aksa tufanı” adını rasgele almadı. Gazze bir toprak davası olmaktan çok daha öte bir anlam taşır.

Evet bugün, o günün yani Gazze direnişinin 2. Yıldönümü.. Gazze direnişinde 2. Yılını Sumud’la bitirdik ve 3. Yıla giriyoruz. Trump bir önceki başkanlık döneminde damadı Kushner'in koordinasyonunda-Dahlan senaryosu çerçevesinde İsrail Cumhurbaşkanı ve Netenyahu'nunda masada olduğu, Dahlan grubunun perde gerisinden destekledikleri, Katar’ın da aktif olarak süreç içinde yer aldığı bir planı hayata geçirmek için Türkiye, Hamas ve FKÖ yetkililerini masaya oturtmuştu.
Bugün Trump’un tekrar masaya koyduğu plan, 2 yıl önce Kushner tarafından hazırlanan Dahlan’ın çabaları ile Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, BAE ve Bahareyn’in de destek verdiği planın güncellenmiş şeklidir. O gün adı ''yüzyılın anlaşması'' olarak lanse edilmişti. Hamas planı bir çok yönden reddetti ve ateşkes şartına bağlı olarak esir takasını kabul etti.
Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'i başlatmasından önce hatırlarsanız Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'u 9 Mart 2022 tarihinde Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde (Beştepe) resmi törenle karşıladı ve ikili görüşmeler yapıldı. Konuştukları konu Gazze konusu idi ve Başkenti doğu Kudüs olan bir Filistin devletinde Türkiye’nin Garantör olması isteniyordu. Süreç 2022’de başlatıldı.

9-10 Eylül 2023’de Yeni Delhi'de düzenlenen 2023 G20 Zirvesi sonunda 51 sayfalık bir bildiri yayınlandı. Bu bildiri hakkında basına açıklanan sadece 7 konu başlığı idi ve G20 üyesi ülkeler Ukrayna konusundaki arabuluculuk ve bozların denetimi konusundaki çabaları ile ilgili teşekkür mesajları idi.

G20 teslisi (Üçlemesi)nin sloganı “tek dünya, tek aile ve tek gelecek”ti.

Filistin konusunun da ele alınacağı BM Genel kurulunda Erdoğan, Netenyahu ve ABD li yetkililer konuyu yeniden ele alacaklardı. 2023 BM Genel Kurulu, 78. oturum kapsamında New York'taki BM Genel Merkezi'nde 18-26 Eylül 2023 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Genel kurulun Mottosu, "Barış, Refah, İlerleme ve Sürdürülebilirlik" idi.. Netenyahu, planlandığı gibi BM’de Erdoğan’la buluştu ve Ankara’da buluşmak üzere randevulaştılar. Netenyahu BM Genel Kurulu konuşmasında, Türkiye’nin bir bölümünü de kapsayan Arz-ı Mevud haritasını gösterdi kürsüden.

5 Ekim 2023’de de Ankara’nın daveti ile FKÖ yetkilileri ile Hamas yetkilileri masaya oturtulmuştu. Taraflardan değerlendirmelerini istedikleri plan Kushner’in hazırladığı plandı. Ve zaten Dahlan grubu çoktan bu planı onaylamıştı. Kassam bu plana karşı idi..

Eğer bu plan imzalansa idi Netenyahu Ankara’ya gelecek, ortak bir açıklama yaptıktan sonra, süreci başlatmak için Erdoğan Kudüs’e gidecekti. Kassam harekete geçince bu plan uygulanmadı.. MOSSAD istihbaratı almıştı, Gazze’nin belli bölgelerinden bir takım yerleşimcileri alana yönlendirdiler, Kassam Tugayları bunlara karşı çıkınca Gazze’ye yönelik ateş açıp, hızla geri çekildiler. Gazzeliler geri çekilen mütecavizleri kovalamaya başlayınca bu kez bazı yerleşimcilere Gazze tarafından ateş açılıyormuş gibi, hatta geride bir festivale yönelik saldırılar gerçekleştirip, bunu bahane ederek Gazze’ye saldırı başlattılar. Böylece Gazze’nin bir kaç haftada işini bitirip, işgal edeceklerini zannediyorlardı, ama olmadı. Bugünlere geldik.

Dünya müslümanları Gazzeli kardeşlerini, Kudüs’ün muhafızlarını yalnız bıraktılar. Bu utanç bize yeter.

(Tevbe 38-39)’da ne deniyordu: “Ey iman edenler! Size ‘Allah yolunda savaşa çıkın’ denildiği zaman ne oluyor da yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa âhiret yerine dünya hayatına mı razı oldunuz? Oysa dünya hayatının zevki, âhiret’in yanında pek az bir şeydir. Eğer savaşa çıkmazsanız, Allah sizi elem verici bir azapla cezalandırır, yerinize başka bir topluluk getirir. Siz O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kâdirdir.”

Yoksa ölüm korkusu ve dünya sevgisi kalbinizi mi kararttı, aklınızı başınızdan mı aldı?

Kassam’ın arslanları "Silahlarımızı bırakmayacağız. Yüce Allah'a ve ardından halkımıza, şehitlerimizin kanına sadık kalacağımıza söz veriyoruz." Derken, ABD basını “Türkiye, Katar ve Mısır'ın, Hamas'ı ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail'in de onayladığı Gazze planını kabul etmeye çağırdığını” iddia etti. Neyse ki, Trump planına destek mesajının içine, her iki tarafın da kabul edecekleri bir mutabakat metninde söz ediyordu. Ama ne var ki, Netenyahu, Kudüs’ü İsrail’in ebedi başkenti ilan etmişti bile. Bağımsız bir Filistin devletini de kabul etmeyeceklerdi. Dahası Gazze’nin silah bırakmasını ve Hamas’ın kendini feshetmesini, Arab koalisyonunun Gazze’de güvenliği sağlamasını ve tabi terörist ilan ettikleri İzzeddin Kassam Tuğayına bağlı Mücahidler’in yakalanıp cezalandırılmasını şart koşuyordu. Ve tabi bu durumda İsrail de UCM yaptırımlarından kurtulacaktı. Yani İsrail, Hamas’ı taraf kabul etmiyordu ki, “Tarafların kabul etmesi” şartının bir karşılığı olsun.

Suudi Arabistan Dış İşleri Bakanlığı, "Suud, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye, Katar ve Mısır Dışişleri Bakanları'nın ortak açıklaması" başlığı ile Trump’n ihanet anlaşmasını destekleyen bir açıklama yayınladı. Pakistan, ABD’de kendilerine gösterilen belge ile daha sonra yayınlanan belgedeki ifadelerin bazı bölümlerinin değiştirildiğini açıkladı. Belli ki bir tuzak vardı!

Aman aman, işte halimiz ortada. Eba Müslim Horasani ne diyordu; “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de, yıkılmaları mukadder oldu.”

Koluna “Kafir” dövmesi yaptıranlar ve onlardan da beter efendileri bizim dostumuz olmaz. Allah (cc) kitabında onlar hakkındaki hükmünü vermiş. Reel politik bahaneleri, diplomatik iki yüzlülükle siyasi kazanç ya da başarı mümkün değildir. “Kem alat ile kemalat olmaz”. Zaruretin mahzurları gidermesi, ayrı, sınırlı, arızi bir konudur.

Selam ve dua ile.