Biz bu dünyada kimlerle beraberiz: İnsanlar, Melekler, Cin’ler, Şeytan’lar.. Başka! Kur’an'da bu konuda bize verilen haber bundan ibaret. Şeytan derken, o da cinlerdendi. Şeytan daha önce kendilerinin tek sahibi olduklarını zannettikleri dünyanın insanlara vadedilmesi karşısında kıskançlık histerisine kapıldı.
Kendilerine ayrıldığına inandıkları dünyanın tek kullanıcısı olmadıkları anlamına gelen insanların dünyaya iskanı, bu isyanın zeminini hazırladı. Bir de İnsanı aşağılamak için o topraktan ben ateştenim. Ben onlardan üstün yaratıldığım halde, bizi, onlara boyun eğmeye çağırıyorsunuz dedi. Bu aynı zamanda toprak ve iktidar mücadelesi idi.
Kur’an-ı Kerim bizi Ademoğlu olarak tanımlar. Yahudiler Hz. Adem’e yasak meyveyi yedirenin ilk zevcesi olduğunu, Havva annemizin daha sonra yaratıldığını öne sürerler. O ilk eşin adı Lilith’dir.
Yahudiler bu anlamda Hz. Adem’in dünyaya gönderilmesinden sonra Hz. Adem’in çocuklarının bazılarının Lilith’den doğduğunu ileri sürerler. Lilith daha sonra Hz. Adem’i terk eder ve Sina’da Şeytanla buluşur ve onunla evlenir, ondan da çocuk sahibi olur.
Yani bu efsaneye göre 5 çeşit insan vardır. 1-Hz. Adem’in Lilith’den olan çocukları ve onların kendi aralarında evlilikten doğan çocukları. Yani baba bir, anne farklı çocuklar 2- Lilith ile evliliğinden doğan çocukları. 3-Lilith’in Hz. Adem’den ve Şeytan’dan doğan çocukların evlilikleri 4- Hz. Adem’in Hz. Havva’dan doğan çocukları, 5- Bu çocukların diğer çocuklarla evliliklerinden doğan çocuklar.
Luther’e göre, bunların 6.sı Hz. Nuh oğlu Yafes’in çocuklarından Gog’dan gelenler. Gok oğulları Cin’lerden bir toplulukla evlendiler ve bundan farklı bir insan soyu meydana geldi. Kıyamette zuhur etmeleri beklenen Yecüc-Mecüc / Gog-Magog bu insan-cin karması bir topluluktan oluştuğu iddia ediliyor. Mesela Firavun soyunun Şeytan ve Lilith’in evliliğinden meydana geldiğini savunanlar da var. Bunların baskın karekteri Şeytan olanların, insan ve diğer canlıların bedenleri ile var olabildikleri ileri sürülüyor. Anunaki ve Reptilyan’lar bunlarla ilişkilendiriliyor. Uzaylıların da cinlerle ilişkisi olduğunun savunanlar var.
Ah-i Evran’ı “evrensel kardaşlık” değil “yılan kardeşliği” olarak tanımlayanlar da var ve bu soyu Türklerle ilişkilendirenler de. Şahmeran hikayeleri, Çin kültüründeki yılan / Ejderha’yı "Yılan kardeşliği" ile ilişkilendirenler var. Bu anlamda "Serpent Brotherhood" (Yılan Kardeşliği) kavramıyla ilişkilendirilir. Bu, antik Sümer / Anunnaki mitlerinden (yılan tanrılar) esinlenir ve elitlerin gizli bir yılan-insan ırkı tarafından yönetildiği iddiasına kadar uzayıp giden bir hikaye bu.
Reptilianlar veya kertenkele insanlar, fantezi, bilimkurgu, ufoloji’den çıkıp günümüzde yeni bir kimlik kazandı. Bu teoriye göre, şekil değiştirebilen bu uzaylı ırk, insan kılığına girerek dünya liderlerini, politikacıları ve elit kesimleri ele geçirip gezegeni gizlice yönetmektedir. İddialara göre, pullu derili, 3 metreyi aşan boyda, zeki ve manipülatif yaratıklardır;
Antik Mısır'da firavunların sürüngen soyundan olduğu ve 20. yüzyıl kurgularına dayanır. David Icke'a göre İlluminati ve Masonlar gibi örgütler bu ırkın uzantılarıdır. MÖ 10.000'lerde dünya dışından gelmişler ve insanlarla melezleşerek sızmışlardır. Bazıları kökenlerini Türkiye, Irak ve İran dağlarındaki yeraltı yuvalarına bağlar.
Anunnaki’ler antik Sümer, Akad, Asur ve Babil mitolojilerinde önemli bir tanrı grubudur. "Gökyüzünden gelenler" veya "An'ın soylu yavruları" anlamına gelir; gök tanrısı Anu'nun soyundan gelen bu canlılar yeryüzünde bir cennet inşa etmek için insanlara yardım ettiler. (Haşa) insanlığın kaderini bunlar belirledi. Bu ırktan gelen Enki iyiliksever, Enlil katı bir liderdir.
Sümer metinlerine göre Tufan'dan 120 "şar" (1 şar = 3600 yıl) önce, yani yaklaşık MÖ 443.000'de Nibiru'dan (12. gezegen) gelmişlerdir. Sitchin'e göre 450.000 yıl önce altın aramak için Dünya'ya inmiş, Homo sapiens'i maden işçisi olarak yaratmışlardır.
Bunlar Şeytani işler. Cinler’in ve Şeytan’lar’ın yeni bir mitoloji üretme çabalarının ürünü gibi.
"Ejder" kelimesi, Eski Türkçe "evren" (yılan, ejderha) kökünden gelir. Türkçede "evran" ile aynı kökten türediği için Ah-i Evran gibi isimlerle bağlantılıdır. Genel anlamda Ejder, mitolojide genellikle devasa, pullu, yılan benzeri bir vücuda sahip, bazen kanatlı, pençeli ve ağzından alev saçan bir yaratıktır. Türk, Çin, Avrupa ve Ortadoğu mitolojilerinde farklı varyasyonları bulunur.
Türk ve Altay Mitolojisinde Ejder (yılan veya evren), genellikle dağlarda, mağaralarda veya su kaynaklarında yaşayan güçlü bir varlıktır. Bazen koruyucu, bazen düşman olarak görülür. Mesela Dede Korkut hikâyelerinde ejderle mücadele edilmesi gereken kötücül bir canavadır. Şamanist inançlarda yılan ve ejder, hikmet (bilgelik) veya doğaüstü güç sembolüdür. Ahi Evran'ın "yılanın kardeşi" lakabı, bu sembolizmle ilişkilidir. Çin’de imparatoru, bilgeliği temsil eden Ejder Batı'da genellikle şeytani bir figürdür. Ortadoğu ve Sümer Mitolojisinde Tiamat gibi yılan-tanrılar, kaos ve yaratılışla ilişkilendirilir. Ah-i Evran'ın "yılan kardeşliği" ile ilişkilendirilmesi, "evran" (yılan/ejder) kelimesinden gelir. Menkıbelerde Ah-i Evran'ın yılanları evcilleştirmesi veya zehirlerinden panzehir yapması, ejder/yılan sembolizmini güçlendirir. Tabii işin bir de teknoloji boyutu var. Artık görüntü olarak her türlü nesneyi hologram olarak görebilir, duyabilirsiniz. Sanal ortamda her türlü Avatar üretmek de mümkün. İnsanımsı robotlar, Humanoid’ler artık hayatımızın bir parçası olmaya başladı.
Sanal ortamda “Nesnelerarası iletişim” de insan, hayvan ve makine eşitleniyor. Bir de Klonoid’ler var. Ölülerini artık biyolojik olarak canlandırmak mümkün. Klonoid yöntemi ile insan hayvan karışımı yeni canlı türü üretmek de mümkün. Yani tavşan gibi üreyen, koyun gibi büyüyen, sincap gibi beslenen ve öyle bir sindirim sistemine sahip, ama insan gibi düşünen bir canlı üretmek mümkün. Tabii bu tür canlıların ruhu olmayacak. Cinler ve şeytanlar fıtratı bozulmuş bu tür canlılar üzerinden diğer insanlarla temaslar kurabilirler. Zaten bu canlıların kafasına Chip taktığınızda onlar da insanlar ile entegre olabilecek. Avatarlar ve Humanoid’ler, Klonoidler arasında bir eşitlik söz konusu olacak, çünkü hepsi aynı yapay zeka ile desteklenecek. Mesela bir de Xenobot’lar var. Xenobot (veya "kseno-bot") Afrika pençeli kurbağası (Xenopus laevis) kök hücrelerinden üretilen, biyolojik temelli minik robotlar aslında gen mühendisliğinde yeni bir çığır açıyor.. Bu gerçek bir devrim: Yapay zeka ile tasarlanan, canlı hücrelerden oluşan ve kendi kendine "üreyen" bir form. 2021'de duyurulan Xenobot 3.0, ilk kez bilgisayar simülasyonlarında evrimleşen ve gerçek hayatta üretilen bir yaşam formu. Yaklaşık 1 mm boyunda, kurbağa embriyo hücrelerinden (deri ve kalp hücreleri) elle veya otomatik olarak birleştirilerek oluşturuluyor. Bu hücreler "canlı" olduğu için, Xenobot'lar yara iyileştirme, yüzme veya madde taşıma gibi doğal hareketler yapabiliyor. Bu konuda hedef, tıbbi görevler için, mesela damar tıkanıklığını temizleme veya ilaç taşıma konusunda programlanabilir mikro-robotlar üretmek. Bu "Yeni Canlı" tipi, geleneksel robotlardan çok farklı. Bunlar metal/plastik değil, biyolojik – yani canlı hücrelerden yapılmış. Üstelik, tabii evrim sürecinin dışında yapay zeka algoritmalarıyla evrimsel optimizasyon yöntemiyle kurgulanan bir tekamül programı ile tasarlanıyorlar. Bu, "alttan yukarıya" moleküler düzeyde yeni bir yaşam formu üretmek anlamına geliyor. Kinetik Kinetosist (Yeni Bir Üreme Biçimi) ile Xenobot 3.0'ın en çarpıcı yanı, kendi kendine üreme / çoğalma yeteneği. Klasik üreme gibi (cinsel veya aseksüel) değil; "kinetik replikasyon" denilen bir yöntemle yeni bir üreme kabiliyetine sahip. Bir Xenobot, çevresindeki gevşek hücreleri bir araya getirip minik "Xenobebek"ler oluşturabiliyor. Bu bebekler de aynı süreci tekrarlayarak, bir nevi "canlı kopyalama makinesi" gibi çoğalabiliyor.. Bilim adamları Xenobot üzerinde 500’den fazla deney yapıldı ve elde edilen sonuçlar kanser araştırmalarında, hücre çoğalmasını modelleme yoluyla tedavi ve yaşlanma çalışmalarında çok yeni çözümlemelerin mümkün olabileceğini gösteriyor..
Bu üretim, CRISPR gibi gen düzenlemeden farklı. Mevcut canlıları modifiye etmiyor, sıfırdan yeni bir form üretiyor.. Bilim adamları bunu "ilk yapay yaşam formu" olarak tanımlıyor. Bu işin gelecekteki nereye evrileceğini kestirmekte bugün için çok kolay değil. Tıpta, bu yöntemle artık vücuda girip hasarlı dokuyu onaran, ilacı hedefe ulaştıran Nanorobot’lar üretilebilecek. Çevre açısından Plastik atıkları toplayan sürüler çevre kirliliğini önleyebilir mi? Daha önce olmayan yeni bir canlı "tür"ünden söz ediyoruz. Bu işin, dini, ahlaki, hukuki, siyasi, iktisadi boyutu ne olacak? Bu canlıların Kontrolsüz çoğalma riski var mı?
Başa dönecek olursak, Marduk, Niburi, Sirius yıldızları genel olarak Kafkas ve Babil, Mısır mitolojisinin ürünleri. Kur’an-ı Kerim’de bize Astronomik olarak Tarık yıldızından ve Şira’dan söz edilir. “Ay ve Güneş Allah’ın iki şeairi” olduğu gibi Tarık ve Şira da Allah (cc)nin iradesi içindedir. Selam ve dua ile.
Not: Bu Siyonistler, kendileri kutsal ırk, tanrının ailesi olarak tanıtan Moloch’un çocukları olmasın. Onlardan bize dost olmaz, olmasın da.