RUS Çerkes savaşında Rus İmparatorluğu ısrarlı bir politika ile soykırım uyguluyor, Çerkes nüfusunu yok etmeye çalışıyordu. Sürgüne mecbur bırakılıyor, gece evlere baskınlar veriliyor, yakılıp yıkılıyordu.

Acımasızca açlığa tabi tutuluyor ve sefalete mahkûm ediliyorlardı.

Sürgüne gidenlerin bir kısmının gemileri açgözlü nakliye tüccarlarının kazanma hırsı sebebiyle fırtınalara direnemeyerek battı, bir kısmı yollarda perişan halde vefat etti. Kalanlar Osmanlı Devleti tarafından farklı gölgelerde gösterilen yerlerde yurt tuttular. Türkiye'deki Çerkes boyları İstanbul ilinde olduğu gibi Samsun, Sinop, Tokat, Afyonkarahisar, Kayseri, Balıkesir, Sakarya, Konya, Çorum, Bolu, Düzce, Aydın, Bursa, Balıkesir, Ordu, Çanakkale, Yalova, Bilecik, Sivas, Kahramanmaraş, Amasya ve Yozgat gibi pek çok il ve ilçelere yoğun bir şekilde yerleştirildiler.

Çok muhataralı günlerden geçerek muhacir oldular.

KARAELLİ isimli köy de bunlardan biriydi. Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinin epeyce üst tarafına birkaç köyün yukarısına iskân edildiler. İşin derin psikolojik ve sosyolojik yanları var. Uyum sağlamak bakımından çok çabaladılar. Tebaa-i Sâdıka olarak bilinen Çerkes boyları hem yeni yerleşim alanlarında güvenlik sorunu oluşturmadan uyumlanmak hem de sürüldükleri topraklara olan içlerindeki özlemlerini bir nebze bile olsa dindirebilmek için genellikle kendi köy isimlerini burada yaşattılar. Göç psikolojisi çalışan uzmanların dikkatini çeken mühim başka bir unsur daha vardı ki, o da şuydu: Devletin gösterdiği yere konumlanırlarken sürüldükleri köylere benzeyen yerleri tercih etmeye çalıştılar ve köyün konumlanmasını birebir uyguladılar. Köyün camisi, meydanı, misafir kabul edecekleri “Haçeş” şeklinde isimlendirdikleri köy misafir odasını, muhtarın evini ve diğer evleri aynen geldikleri yere benzeterek inşa ettiler.

SÜRGÜN insan ruhunu çok örseleyen ve genetik geçiş yapan ağır bir olgu.

Yaşanan muhataralı yani ateş dolu, hasar veren, yıpratan, hüsran barındıran........