Bugün,  Nisan’ın son günleri olan yeni bir haftaya, düne kadar gündemde olmayan yeni bir savaş haberi ile başlıyoruz. Yeni cephenin adı Keşmir. Savaş için karşı karşıya gelen ülkeler Pakistan ve Hindistan. Pakistan ve Bangladeş Hindistan’dan ayrıldı. Hindistan eski bir Türki devlettir. Hind Müslümanları, dünyanın en büyük Müslüman topluluğunu oluştururlar, 600 milyonu aşan nüfusları ile.

Bu konuya geleceğiz de, ben önce, ülkemizin çevresinde olup-bitenlere bakmak istiyorum:

Ah, ah! Farkında mısınız, Türkiye 4 cepheden köşeye sıkışmış durumda. Batıda, Yunanistan hızlı bir silahlanma gayretine girdi. Kara sularını 6 mil’den 12 mil’e çıkartmaya hazırlanıyor. AB eğer batıya ucuz asker deposu olmayı, Ukrayna’da Rusya’ya karşı cepheye asker göndermeyi kabul etmezse Yunanistan’a yol verecekler gibi. Bu arada CHABAT’a aynı tepkiyi göstermeyen BÇG kafalı Kamalist Laikçi KKTC’liler ilkokulda başörtüsüne karşı sokağa çıktılar. Pedefoli çetelerine, uyuşturucuya, alkole, kumarhanelere kitlesel olarak bu seviyede karşı çıkmamışlardı. Bu gayretleri ile aslında Anavatanda 28 Şubat zulüm günlerini hatırlatarak CHP’ye zarar verdiklerinin bile farkında değiller sanki Bunlar Laikliği de bilmiyorlar. “Laiklik” varlık ve meşruiyetini İncil’den alan bir kilise kurumu. Kutsal Vatikan bürokrasisinin dışında kalan Hristiyanların kiliseye karşı manevi borçluluğunu ifade eder Laiklik. Din devlet ayrılığını değil kilise devlet ayrılmazlığını ifade eder. Egemen kutsal Vatikan devleti Ruh’u, Siyasi otorite Bedeni temsil eder ve ikisinin ayrılmazlığına atıf yapılır. Kilise Katolik mezhebinde ilk egemendir, siyasi otorite o bedeni korumak için vardır. Onun için hukuk devletinde kural “Devlete sadakat, dinine sadakatin teminatı olduğu ölçüdedir”. Ama bu laikçiler, Laikliği bilmedikleri gibi bilmediklerini de bilmezler, bir de başkalarına akıl vermeye kalkarlar. Laiklik adeta onlar için dinlerüstü bir dindir. Her Katolik iki egemen devletin teb’ası durumundadır.

İlginçtir, İsrail’in (Oralarda ne işi varsa!?) Hindistan’da adamları var, Yunanistan’da adaları silahlandırıyor, Ukrayna’da varlar. KKTC’de varlar, Azerbaycan’da da varlar, zaten orada askeri üsleri de var. PYD ile Barzani’nin arasını bulup Kürt Birliği için arabuluculuk yapıyor.

Hindistan’ın arkasında ABD, İngiltere ve İsrail var. Orada bir Şeytan üçgeni kurmuş vaziyetteler. İçimizden birileri de, “Suriye’de bizim ne işimiz var” dedikten sonra “Hindistan’da ne işimiz var” da diyebilirler. Ama sahi, bu CHABAT’cilerin, ortakları KARAY’ların, dostları Rothchildlerle birlikte  KKTC’de, İstanbul’da, Azerbaycan’da ne işleri var?. (Bunu KKTC’deki BÇG cemaatine anlatmak kolay değil). Tam böyle bir zamanda KKTC’de başörtüsü krizi çıkartılması, Patrik vekilinin ABD’de çıkışının ardından, Hristiyan birliği, Ortodoks Birliği, İznik konsülü konunun bu şekilde gündeme gelmesi bana sıradan bir olay gibi gelmiyor. Hele eş zamanlı İskitler ve batı Roma ile kardeşlik söylemi ile Patrikhane’nin Ekümeniklik konusunun bu şekilde konuşulması, Doğu Roma ve ardından İstanbul’un Fethi ile kurulan düzenin hiç hesaba katılmadan yapılan tartışmalar  endişe verici. 29 Mayıs’a az bir zaman kala ve cahilce, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşar adım, yokuşaşağı gidercesine giden, mayınlı bir alanda top oynayan birileri var..

O zaman buyurun, Keşmir tartışmasının gölgesinde bugün ne kaybettiğimizi hatırlayalım o zaman!

Hindistan’ın yüzölçümü: 3.287.263 km² (Dünya’da 7.sırada). Nufus’u yaklaşık 1.500.000.000. Dünyanın en kalabalık ülkesi. Müslümanların oranı  %15 ve 220 Milyon cıvarlarında. Pakistan’ın yüzölçümü 803.943 km² (Cammu ve Keşmir hariç). Nufusu 250 Milyon, Müslümanların oranı %96. Bangladeş’in yüzölçümü 143.998 km².Nüfusu yaklaşık 190 milyon %89’u  Müslüman..

Cammu ve Keşmir’in yüzölçümü: (Pakistan kontrolündeki Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan bölgesi) yaklaşık 78.114 km², (Çin kontrolündeki Aksai Chin ve Trans-Karakoram) yaklaşık 42.685 km²’dir. (Hindistan kontrolündeki Keşmir Vadisi, Cammu, Ladakh bölgeleri) yaklaşık 222.236 km²’dir. Bunun içinde: Hindistan’ın fiilen kontrolündeki alan yaklaşık 101.307 km²’dir. 2019’da Cammu ve Keşmir Yeniden Düzenleme Yasası ile eyalet, Cammu ve Keşmir Birlik Toprağı (yaklaşık 183.000 km²) ve Ladakh Birlik Toprağı (yaklaşık 59.146 km²) olarak ikiye bölünmüştür. 2011 Hindistan nüfus sayımına göre, Cammu ve Keşmir’in toplam nüfusu yaklaşık 12,5 milyon’dur. Keşmir Vadisi ve Cammu ağırlıklı Ladakh Birlik Toprağı yaklaşık 274.000. Nüfusun yaklaşık %85’i şehir ve ovanın dışında dağlık bölgelerde yaşar. Cammu ve Keşmir’in toplam nüfusunun %68,3’ü Müslüman, %28,4’ü Hindu, %1’i Budist ve geri kalanı diğer dinlere mensuptur. Keşmir Vadisi: %94,4 Müslüman Cammu: %33,4 Müslüman, %62,5 Hindu. Ladakh: %46,4 Müslüman (çoğunluk Şii), %39,6 Budist. Müslümanlar, eyaletin genelinde çoğunlukta olup, Hindistan’ın Müslüman çoğunluğa sahip tek bölgesidir.

Biraz Tarihe bakalım: Babür Şahlığı, Zahirüddin Muhammed Babür tarafından 1526 yılında Birinci Panipat Savaşı’nda Delhi Sultanlığı’nı (İbrahim Lodi’yi) yenmesiyle kurulmuştur. Babür, Fergana Vadisi’nden gelen bir Timur’un torunuydu ve Hindistan’da imparatorluğunu kurdu. İngilizlerin desteklediği Hind’liler tarafından da 1857’de yıkıldı. Babür Şahlığından önce de, bölgede  Delhi Sultanlığı vardı. Delhi Sultanlığı  Hindistan alt kıtasında Müslüman Türk ve Afgan kökenli hanedanlar tarafından yönetilen bir devlet olarak 1206 yılında Kutbüddin Aybeg tarafından Delhi’de kurulmuştu. Aybeg, Gur’lu Türk komutanı Muhammed Guri’nin kölesi ve generaliydi. 1206’da Muhammed Guri’nin ölümünden sonra Kutbüddin Aybeg, bağımsızlığını ilan ederek Memlük (Kölemen) Hanedanı’nı kurdu. Delhi Sultanlığı, 1290’da sona erdi.  Lodi’nin yenilmesinin ardından Celaleddin Halaci’nin aynı yıl son Memlük sultanı Kayumars’ı tahttan indirmesiyle sona erdi ve Halaci Hanedanlığı dönemi başladı. Kutbüddin Aybeg’in saltanatı  84 yıl sonra1290’da yıkılınca Türklerin iç güç için kendi aralarında anlaşamamaları ve çatışmaları üzerine Türk asilzadelere karşı Afgan kökenli Halacilerin harekete geçmesi ile yeni bir dönem başlamış oldu.

Delhi Sultanlığı bir şekilde varlığını 1526’ya kadar sürdürse de Memlük Hanedanlığı sadece 1206-1290 arasında hüküm sürmüştür. Kutbüddin Aybeg (1192-1210)’le başlayan Hindistandaki İslami yönetim dönemin ilk önemli mimari eseri Kutup Minar Medresesi ve külliyesidir. 1211-1236 arasında  İltutmuş Kutup Minarı daha da büyüttü yeni bir para sistemi kurdu. Razia Sultan (1236-1240) İslam dünyasının ilk kadın hükümdarlarından biri olarak tarihe geçti. Gıyaseddin Balban (1266-1287)  Ordu’da ve idare’de köklü bir reform yaptı. Ve sonra hepsi yıkıldı gitti. Bu yıkımda kuşkusunun dahili ve harici sebebler vardır. Sonunda bugünlere geldik. Tarihi bir övgü ya da sövgü kitabı okuyarak bu yükseliş ve çöküşten ders almamız mümkün değil. Ya da bu tarihi eğitim kitaplarından çıkartarak da sadece toplumun hafızasını bir şekilde resetlemiş oluruz.

Bu arada Pakistan ve Bengladeş Hindistan’dan ayrıldı da ne oldu? Müslümanlar önce ikiye, sonra 3 e bölündü. Çünkü daha sonra Pakistan ve Bangladeş’ten da ayrıldı. Bundan önceki Bangladeş yönetimi bizdeki tek parti dönemini hatırlatan  Laikçi bir yönetimdi.

Batılı bir gazeteci Pakistan dışişleri bakanına soruyor: “Daha ne kadar terör örgütlerine destek vermeye devam edeceksiniz”. O da cevap veriyor, “evet son 25-30 yılda batılı ülkelerin ABD’nin dayatması ile bazı terör örgütlerine destek verdik ama artık bu dayatmalardan kurtulmak istiyoruz”.. Anlayana sivrisinek saz! Önce Müslümanları Hind birliğinden ayırdılar, sonra da Müslümanları birbirinden ayırdılar. Bu işi yapanlar, Keşmir/Camnu’yu, bizdeki Kıbrıs gibi Pakistan, Çin ve Hindistan arasında bir tartışmalı bölge olarak orada bu şekilde bıraktılar.

Zülfikar Ali Butto, solcu idi, Hindistan’a karşı askeri gücünü artırmak için Çine yaklaştı ve Nükleer silah için destek aldı. ABD “İslami bir devrim”(!?) ile Zülfikar Ali Butto’yu devridi ve yerine Ziyaül Hak’ı getirdi. Ülkede bir İslamizasyon başlattı. Kenan Evren burada Kemalizm’e ne yaptı ise, Ziya-ül Hak da İslama onu yaptı. Geleneksel dini mektepler yerine, Cemaat-ı İslami”nin dışında , “Devletin kontrolü”nde bir “İslamlaşma hareketi” başlatıldı.

Aşağıda Cinnah sonrası dönemi merak edenler için, aşağıda NOT olarak kısa bir özet sunuyorum. Bu arada Pakistan halkının Çanakkale ve  kurtuluş savaşında bize desteğini de anmak gerek.

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz cihana, insanlık nedir öğretmişiz”, ama her doğan ölür, sonra servet ve iktidar sarhoşluğu aklımızı başımızdan alınca olan olmuş. Nereden nereye! Neyi kaybettimizi hatırlamak ve tarihten ibret dersi almak için, geçmişte yaşanan güzel ve acı hatıralar, gelecek nesiller için baht kaynağı olsun diye yazıyorum bunlar, övünmek ya da dövünmek için değil. Selam ve dua ile.

NOT: Muhammed Ali Cinnah liderliğindeki Müslüman Birliği’nin harekete geçmesi sonucu 14.8.1947’de Pakistan kuruldu. Pakistan’ın , İngiltere tarafından tayin edilen ilk Genel Valisi Muhammed Ali Cinnah (25.12.1876’de doğdu-11.9.1948’de bir suikast sonucu hayatını kaybetti.) Müslüman gelenekten gele düşünceye sahib, İngiltere’ye yakın, Liberal, Seküler biri idi. İngiltere’de Hukuk eğitimi alan Cinnah’ın karşısında Aynı dönemde Hindistanda yine İngiltere’de Hukuk eğitimi alan Gandi (2.10.1869-30.1.1948)  vardı. Mahatma GandhiHindistan’ın bağımsızlık mücadelesinin manevi lideri ve Hindistan Ulusal Kongresi’nin en etkili figürüydü. Ancak, siyasi bir görev almadı. GandiYeni Delhi’de, Hindu milliyetçisi Nathuram Godse tarafından suikast sonucu öldürüldü. Hindistan, 26.1.1950’de cumhuriyet olduğunda Rajendra Prasad ((26.1.1950-14.5.1962) ilk Cumhurbaşkanı seçildi. 1947-1950 arasında Geçici Parlamento’nun başkanıydı. Gandi’den Sonra  Jawaharlal Nehru (15.8.1947-27.5.1964) başa geçti.

Doğu Pakistan (Bengal’ce konuşan Müslüman çoğunluk), nüfus olarak daha büyük olmasına rağmen, Batı Pakistan (Urdu ve Pencabi ağırlıklı) siyasi ve ekonomik gücü elinde tutuyordu. Buna dil sorunu da eklenince 1952’de Resmi dil tartışması başladıı. 1970 genel seçimlerinde, Doğu’da Şeyh Mucibur Rahman liderliğindeki Awami Birliği Pakistan Ulusal Meclisi’nde çoğunluğu kazandı. Ancak Batı Pakistan’daki elitler, Mucibur Rahman’ın başbakanlığına izin vermedi, bu da krizi derinleştirdi. 25 Mart 1971’de Pakistan ordusu harekete geçti. 300.000’den daha fazla kişinin hayatını kaybettiği ileri sürülen olayların ardından 10 Milyon mülteci bölgelerinden göç etmek zorunda kaldı. 16 Aralık 1971’ de Bağımsız Bangladeş Halk Cumhuriyeti  kuruldu. Mucibur Rahman, ilk devlet başkanı oldu. Pakistan’da da, ülke Zülfikar Ali Butto Cumhurbaşkanlığında yeniden yapılandı. Pakistan, 1947-1956 arasında bir Britanya Dominyonu olduğu için devlet başkanı Genel Vali unvanıyla görev yaptı. Pakistan’ın İlk Başbakanı Liaquat Ali Khan (14 Ağustos 1947 – 16 Ekim 1951), Cinnah döneminde ve sonrasında Pakistan’ın yürütme lideriydi. Khan da 1951’de suikast sonucu öldürüldü. Pakistan, 23 Mart 1956’da cumhuriyet olduğunda İskender Mirza ilk Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Pakistanın resmi dili bugün hala İngilizce ve Urduca’dır. Ülkede 70’den fazla dil konuşulur. Hindistanda da ise 100’e yakın dil konuşulur. Din olarak %10’dan daha fazla sosyolojik tabana sahip olanlar Hinduizm %79.8 ve İslam %+-15.. Diğerleri Hristiyanlık, Sih, Budizm,  Caynizm, Zerdüşlük, Behailik, Yerli (Adivasi) dinleri: Santal, Gond, Sarna, Khasi, Munda gibi kabile dinleri.. Brahmanlar, kast sisteminin en üstünde yer alırlar. Bunları Kşatriyalar: Savaşçılar ve yöneticiler. Vaisyalar: Tüccarlar ve çiftçiler. Sudralar: İşçiler’dir.. Ayrıca, “Dokunulmazlar” (Dalitler) kast sisteminin dışında yer alır.