İngiltere Ve Siyonizm Avrupa’da İkinci Bir Yahudi Devletini Planlıyor Olabilir
İngiltere ve eski kolonileri Avustralya, Kanada ile birlikte ve aynı dönemde Filistin devletini tanımayı kabul etti. İngiltere ve Avustralya İsrail’e silah satışını, ticari işbirliğini durdurmadı. Hele de İsrail’i kuran İngiltere’nin Filistin devletini eski kolonileriyle aynı dönemde tanıyor olmalarının altında çok sinsi planları düşünmeden geçemeyiz ve detayı da kaçıramayız. Filistin Devletini tanıyan İsrail’e silah satmaz, askeri anlaşmaları iptal eder veya askıya alır. İngiltere ve diğer Filistin’i tanıyan çoğu ülke bunu yapmadığına göre Filistin’i tanımalarının bir arka planı olmalı diye de düşündürüyor insanı!
BİR ÜLKE Kİ KURDUĞU ÜLKENİN ALEYHİNE KARAR ALSIN! BU İNGİLTERE İSE?
Rusya ve Ukrayna televizyonlarında haftada 35 bin İsrail vatandaşı yahudilerin Ukrayna’nın Umman şehrine göç ettiği yazılıyor, söyleniyor. Nazi zulmüyle Avrupa’dan İsrail’e sürülen yahudiler için Ukrayna’nın Umman şehrinde yeni bir siyonist devleti vaad edilmiş olabilir mi? Bunun için 1967 sonrası Filistinlilerin topraklarını çalan, işgal eden yerleşimcilerin Ukrayna’ya sürülmesi İngiltere ve Siyonist aklın yeni planı olabilir mi? Bu nedenle Rusya- Ukrayna savaşının sürmesini isteyen ülkeleri ve başrolde de İngiltere’yi görüyoruz. Ukrakna’da barışa karşı olan ve bu konuda diğer Avrupa ülkelerini de konsolide etmekten geri durmayan İngiltere’yi baş rolde görüyoruz.
Kaldı ki Trump’tan fırça yiyen Zelensky bir gün sonra soluğu İngiltere’de almıştı. İstanbul’da kurulan Rusya- Ukrayna barış masasını bozan ülke de İngiltere idi.
İngiltere Başbakanı Starmer iki devletli çözümü tanımadan çok kısa önce de Hamas'ın iki devletli çözüme karşı olduğunu öne sürmüştü. Bu anlamda da İngiltere, İsrail ve işbirlikçilerinin ilerleyen süreçlerde yeni ve başkaca planlarını da görüyor olabiliriz. Bunlar Mahmud Abbas ile anlaşmış ta olabilirler ve kendilerine yakın bir Filistin Başbakanını geçici olarak iş başına getirerek İsrail’e zaman ve güç kazandırmayı planlıyor da olabilirler. Bu alternatif senaryo yazıldı ise ilerleyen günlerde ve hatta yıllarda İngiltere’nin Batı Şeria Merkezli ve hatta uydusu konumundaki Filistin devletini tanıyıp Gazze’yi tanımamakta ısrar edeceğini, Gazze’nin İsrail’in işgaline açık hale gelmesini planlamış olma ihtimalini de konuşuyor , görüyor olabiliriz. Bu mümkün olacak bir gelişme olmasa da İngiliz aklının arka planı bitmez. Öyle ya, bu zamana kadar İsrail’e sınırsız destek veren ve halen de silah desteğini geri çekmeyen İsrail devletinin kurucusu İngiltere ve eski sömürüleri ve hatta etkilerindeki diğer devletler iki devletli çözümü şimdi niye tanısın ki!
TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL GÜCÜ İSRAİLİ, İNGİLTERE’Yİ VE DİĞER MÜTTEFİKLERİNİ ZORLU BİR ALTERNATİF PLANA MI ZORLADI MI?
Türkiye’nin evrildiği güç karşısında Arz-ı Mev’ud hezeyanlarını gerçekleştirilemeyeceğini anlayan İngiliz ve Siyonist akıl yeni planlar yapmayı zorunlu görmüş te olabilir. Bölgedeki genişlemenin artık mümkün olamayacağını anlayan bu Siyonist akıl Hayfa limanını kontrol eden, Tel Aviv’le yetinmeyi veya yetinmenin zorunluluğunu stratejik olarak planlamış ta olabilirler.
Hayfa limanına ilave olarak yine Güney Kıbrıs limanları ve oradaki üstleri ile bölgedeki askeri ve ticari liman taşımacılığını, Güney Kıbrıs üzerinden Akdeniz’i izlemeyi yeterli bulunmuş ta olabilirler.
Avrupa Siyanizmin yeni ortadoğusu olabilir.
Bu yerleşkelere ilave olarak Ukrayna’nın Umman şehrine kurmayı planladıkları yeni siyonist devlet ile Avrupa’yı siyonizmin sömürgesi haline getirmek olabilir mi? Bunu anlamanın kestirme yolu ise İsrail’deki göç hareketlerini iyi gözlemlenmesi ile mümkün.
Bu konuları detaylandırdığım 3 Mayıs 2025 tarihli analizimi okumanızı öneririm
İNGİLTERE- İSRAİL KOALİSYONUNDAKİ KATAR SALDIRISI İLE ARAP ÜLKELERİNE KONSOLİDASYON, A.B.D’YE AYAR, YAHUDİLERE DE ALGI MI VERİLDİ ?
İngiltere bunun için yani Tel Aviv hariç diğer İsrail işgali altındaki bölgelerin yaşanılamaz algısını yahudilere vermek ve onları Ukrayna’da kurmayı planladıkları yahudi devleti sınırlarına sürmek için İsrail’in Katar’ı vurmasını ve Arap devletlerinin İsrail’e topyekün cephe almasını hedeflemiş te olabilir. Kaldı ki öyle de oldu! Mısır’dan beklenmedik çıkış geldi mesela! Her türlü amaları, fakatları, nedenleri ve niçinleri de içerisinde temkinli barındırmalı. Bir de BM toplantısı ve Sumud Sivil İnsiyatif ve yardım filosunun Gazzeye’ye doğru yola çıkması öncesinde zamanlama da iyi düşünülmüş gibi görünüyor. İngiltere- İsrail ittifakında gerçekleşen bu hava saldırısı bölge ülkelerini kışkırtıcı bir eylem olmakla birlikte aynı zamanda Katar’da ve Suudi Arabistan’da üstleri bulunan Amerika Birleşik Devletlerini zor duruma düşürmek te olabilir. Bu ihtimale göre ise bölgede Amerika Birleşik Devletleri ile Birleşik Kırallık- İsrail koalisyonu arasında stratejik güç hamlelerini veya Amerika Birleşik Devletlerini İsrail lehine dengeleme hamleleri olarak ta okuyabiliriz. Bu ayrı bir analiz konusu olup burada fazla detaya girmeyeceğim.
Hangi kirli plan devrede ise Allahü Telala onların planlarını bozsun, Filistin halkını ve İslam Alemini onların şerlerinden muhafaza buyursun.
HRİSTİYANLIK İNANCI İÇİN DE KUTSAL OLAN KUDÜS’ÜN YAHUDİLERİN KONTROLÜNE BIRAKILAMAYACAĞINI NİHAYET ANLADILAR
Yahudiler teolojik bir devlet ve Tevrat verilerine göre Kudüs’ün kendilerine ait olduğunu daha çok dillendirmeye başlamaları, Kubbet’üs -Sahra, Mescid-i Aksayı yıkıp yerine Süleyman tapınağını yapmayı planlamaları Katolik Hristiyan dünyasını da tedirgin etti. İsrail’in Mescid’i Aksanın altına tüneller kazarak oranın yıkılmasına zemin hazırlaması, Gazze’de sadece camileri değil kiliseleri de bombalamaları İsrail’in Yahudiler hariç tüm dinlere düşmanlığını kanıtlamış ta oldu.
Katoliklerin lideri Papa 14. Leo’de 21 Eylül 2025 tarihli konuşmasında Gazze için barış çağrısında bulunarak, " Şiddete, zorla sürgüne, intikama dayalı bir gelecek yoktur. Halkların barışa ihtiyacı var; onları gerçekten sevenler barış için çalışır." açıklamalarında bulundu.
Kudüs Rum Ortodoks Kilisesi Patriği Theofilos Giannopoulos'u de 13 Eylül’de Dolmabahçe Sarayında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Patrik bu görüşmede, İsrail'in Kudüs'teki tasarruflarının Kudüs'ün tarihi statüsüne ve kutsiyetine zarar vermeyi amaçladığını, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi toplumunun bir arada yaşama geleneğini açıkça tehdit eden bu durumun kabul edilemez olduğu açıklamalarında bulundu.
Kudüs Rum Ortodoks Patriği, Hz. Ömer’in 638 yılında Kudüs halkına verdiği emannamenin bir kopyasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takdim etti. Kudüs’teki Hristiyanlara güvence sağlayan emannamenin ilk maddesinde, bütün papazların nerede ve hangi şartlarda olursa olsun güvenceye sahip oldukları, müminler ile kendilerinde sonra gelecek olanların onları korumakla mükellef olduğu, Hristiyanların itaat ve bağlılıklarının devam etmesi şartıyla bu durumum devam edeceği belirtiliyor. Verilen koruma ve eman sözünün, Hristiyanlar için geçerli olduğu kadar kiliseler, manastırlar, ziyaret mahalli olan mukaddes mekanlar için de geçerli olduğuna işaret edilen metinde bu mekanların, Kumame Kilisesi, Hz. İsa’nın doğum yeri olan Beytüllahim’deki Büyük Kilise ve kıbleye, kuzeye ve batıya açılan üç kapılı mağara olduğu vurgulanıyor.
Bu gelişmeler gösteriyor ki terör devleti İsrail’in bölgedeki varlığı Hristiyan dünyasınca da kaldırılamaz durumda. Ortadoğu’nun, Filistin’in, Kudüs’ün Osmanlı idaresinde iken her din mensubu insanın bildiği gerçeğini Kudüs Rum Ortodoks Patriği’nin Hz. Ömer’in 638 yılında Kudüs halkına verdiği emannamenin bir kopyasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a vermesinden de anlıyoruz ki artık onlar da Türk’ü ve Türk’ün adaletini bekliyorlar. İngilizler de bu gidişatı analiz etmiş iseler siyonist devlete yeni ülke arıyor olabilirler
TÜRKİYE’NİN DİPLOMASİ, ENFERMASYON, SİYASİ, ASKERİ VE SAVUNMA SANAYİİNDEKİ GÜCÜ TRUMP’I DA İSRAİL’DEN DAHA FAZLA TÜRKİYE İLE BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ YAPACAĞINI GÖRECEĞİZ
Bu analizi bugün yani 23 Eylül 2025 tarihinde Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler kürsüsünde A.B.D’ye rağmen tekrar “Dünya Beşten Büyüktür” söyleminden, 24 Eylül 2025 tarihinde ve Birleşmiş Milletler binasında 9 Arap ve İslam ülke liderlerinin bir arada olduğu Gazze Zirvesinde Sayın Erdoğan’ın Trump ile yan yana ve samimi oturmasından; ki bu toplantıda İslam Ülkelerinin Lideri olarak ta Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın algılanmıştı ( Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın toplantı sonrası "Çok çok verimli, güzel bir toplantıyı bitirdik. Ben memnunum, sonucu da hayrolsun" şeklinde kısa bir açıklama yapmıştı), 25 Eylül 2025 Beyaz Saray Oval Ofiste Trump- Erdoğan görüşmesinde Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a övgüler yapmasından, Trump’ın Türkiye ile bölgesel işbirliğini güçlendireceğini söylemesinden sonra yapmak elbette daha kolay. Yorumcular ve analistler 25 Eylül 2025 tarihinden sonra bu konuları konuşmaya, yorumlamaya başlarken bu farkındalıklı analizim 9 Nisan 2025 tarihinde yayınlanmıştı.
25 Eylül 2025 Beyaz Saray Oval Ofiste Trump- Erdoğan zirvesinde Türkiye- Abd arasında nükleer işbirliği zaptı imzalandı, Thy’larına Boing alımı sonuçlandı, Trump, İsrail’in parçalamak, bölmek istediği Suriye’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurtardığını söyledi, Trump Erdoğan’a dünyanın ve hatta kendisinin saygı duyduğunu söyledi, Caatsa yaptırımlarının kaldırılabileceğini söyledi. Liderler karşılıklı olarak işbirliğini artıracağını açıkladılar. İsrail’e sınırsız destek vermekte mutlak bir kararı olan her hangi bir ülkenin lideri İsrail ile sınırsız mücadeleyi ilke edinmiş bir ülkenin liderine bu yaklaşımı göstermez ve o ülke ile işbirliğinde cömert davranmayacağını analiz edebiliyor, öngörebiliyoruz. Erdoğan- Trump görüşmesinde Trump’ın Türkiye delegasyonu için “Onları çok iyi tanıyorum, herkesten iyi tanıyorum. Çok zekiler ve keşke bu kadar zeki olmasalar” ifadelerinden Türkiye devletinin çok yönlü olarak Trump’a nüfuz ettiği algılanabilir. Bunun da arka plan diplomasisinin daha derinden işlediği olarak yorumlanabilir. Tanımaya yapılan yorumdan da Trump’ın Türkiye delegasyonu ile çok yakın çalıştığı anlaşılıyor
Trump ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu samimi görüşmeleri ABD’deki küreselci taraf ile Netanyahu’ya ve hatta küreselcilerin Avrupa’da başa getirdiği liderlere de mesaj oldu. Belli ki A.B.D.’de de ülkesine külfet olmaktan da öte tehdit olan Siyonistlerden ve hatta onları fonlayan küreselcilerden kurtulmak istiyor. 9 Nisan 2025 tarihli ve “Dünya’nın Üç Lideri Küreselcilere Tuzak Kurmuş Olabilir” başlığıyla yayınlanan analizimi okumanızı öneririm. Hatta geçmiş analizlerimde küreselcilerle mücadelesinde Trump’a “Türk Devlet Aklı Destek Olabilir” gibi biraz da iddialı bir söylemimi de okuyabilirsiniz. Yine Esad rejiminin düştüğü 8 Aralık 2024 sabahında kaleme aldığım “Suriye Muhaliflerini Ancak Bir Devlet Aklı Bir Araya Getirebilir” başlıklı analiz yazımda Türkiye’nin İsrail’e sınır komşusu olduğunu, Suriye’de Ypg/Pkk=Sdg’nin yerinin olmayacağını da kaleme almıştım. Şimdi Ypg/Pkk=Sdg’nin çok kısa sürede devre dışı kalacağını göreceğiz. İsrail için Türkiye korkusu da boşuna değil.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın daha 12 Kasım 2023 tarihinde Netanyahu’ya “Netanyahu şunu bil, gidicisin gidici” cümlesi öylesine söylenen bir söylem değil. Tüm küresel gücün desteklediği bir ülkenin Başbakanına bunu söylemek kolay değil. Sayın Cumhurbaşkanı bunu söylendiyse biz Netanyahu’nun gideceğini ve hatta bu gidişin 1967 sınırlarına kadar yolu olacağını da göreceğiz. Türkiye’nin stratejik sabrının derin anlamları olur ama bir plan varsa da o olur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu güne kadar söylediklerinin ekseriyetle gerçekleştiğine de şahit olduk.
23 Eylül 2025 Birleşmiş Milletler Konferansının hemen arefesinde Sayın Devlet Bahçeli’nin Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail işbirliğine karşı Türkiye- Rusya – Çin ittifakını öne sürmesi BM’de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini güçlendirecek son derece stratejik bir diplomatik hamle idi. Sayın Devlet Bahçeli’yi de tebrik ediyoruz. Bu hamleler küreselcilere karşı Trump’ın Türkiye lehine eylem, söylem geliştirmesine zemin hazırlamış olduğunu da BM’deki Trump- Erdoğan görüşmesinde görmüş te olduk. Bölgesinde güç olan Türkiye’yi kaybetmeyi A.B.D. kesinlikle göze alamaz. Türkiye’nin Bugün itibariyle Ortadoğunun yeni küresel gücü olduğunu sahada daha fazla hissetmeye başlayabiliriz
YENİ TÜRKİYE YÜZYILIMIZDA BÖLGENİN KÜRESEL GÜÇ OLMA YOLU TÜRKİYE’YE AÇILDI
Siyonizmin bundan sonraki yeni sömürü ve dünya’ya etki etme coğrafyası olarak Avrupa bölgesi planlanmış olunabilir. Özellikle pandemi sonrasında ekonomik güç kaybettiği daha net anlaşılan, Amerika Birleşik Devletlerinin askeri koruma, savunma kalkanını da kaybetmiş bir Avrupa siyonistler için büyümeye elverişli bir coğrafya olarak görülebilir. 2050 yılından sonra Avrupa’da fosil yakıtlara veda ediliyor olması körfez ülkelerine odaklanmanın maliyetli olabileceğini emperyaller elbette analiz ediyor olabilirler. Öyle ki her geçen gün yenilebilir temiz enerji üretimi ve tüketimindeki oransal payın arttığını ve yıllara saik daha da artacağını görüyoruz. Emperyal ülkelerin Ortadoğu- Körfez ülkelerinden çekilmesi kaçınılmazdır. Bunlar bölgeden çekilirken bölgeyi bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye’ye bırakmanın menfaatlerine olacaklarını çoktan planlamış olabilirler. İyi ki de öyle olacak. Bu konuları daha önceki analizlerimde de detaylı yazmıştım.
Ahmet Çelik Gazeteci - Araştırmacı Yazar